Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yurt dışında görev yapan öğretmenlere mektup yazarak, “Bizim, mutlak surette evrensel olana talip olmamız ve yerel olanla evrensel olanı yan yana getirmemiz lazımdır. Dolayısıyla bulunduğumuz ülkelerde her zaman yerel düşünmeli, evrensel davranışlarla hareket etmeliyiz.” değerlendirmesinde bulundu. Bakan Selçuk, yurt dışında görev yapan öğretmenlere yazdığı mektubuna, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Milli Eğitim Bakanı olarak sizlerle yol arkadaşlığı yapmaktan kıvanç duyduğumu belirterek, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.” ifadeleriyle başladı.
Bir öğretmen olarak, bin yıllık bir harman olan dili, kültürü ve eğitim tecrübesini dünyanın her köşesine götürmenin, insanlığı kucaklamanın, kardeşlik bağıyla bağlanmanın gururunu öğretmenlerle birlikte yaşadığını vurgulayan Selçuk, Türkçe ve Türk kültürü derslerini sürdürmeleri amacıyla yurt dışında görev yapan öğretmenler, yurt dışında bulunan okullarda görev yapan öğretmenler, Türkiye Türkçesi Öğretim Merkezleri’nde görev yapan öğretmenler, idareciler, gerek Türk vatandaşı gerek farklı milletlere mensup binlerce öğrenci ve veli ile birlikte büyük bir aile olduklarını kaydetti.
Çocukların, en kıymetli varlıklar olduğunu ve eğitimçalışmalarının temelinde onların bulunduğuna işaret eden Selçuk, şöyle devam etti: “Dünyanın en ücra köşelerinde Türkiye Cumhuriyeti devletinden hizmet talep eden; okumak, öğrenmek, bilmek isteyen her çocuğumuz, bizim için son derece önemli ve değerlidir. Dünyanın neresinde olursak olalım, öğrencilerimiz ister kadim milletimizin ister başka milletlerin mensubiyetinde olsun, onların geleceğe daha güvenle bakmalarını sağlamak için oradayız. ‘Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir.’ Gökyüzü, evrenseldir. Bizim, mutlak surette evrensel olana talip olmamız ve yerel olanla evrensel olanı yan yana getirmemiz lazımdır. Dolayısıyla bulunduğumuz ülkelerde her zaman yerel düşünmeli, evrensel davranışlarla hareket etmeliyiz.”
– “Güçlü bir şahsiyet, başka şahsiyetler bina eder”
Bakan Selçuk, “Eğitim, ihraç edilebilen ancak ithal edilemeyen bir süreç ve nesnedir. Yurt dışında Bakanlığımızı temsil eden siz değerli öğretmenlerimiz, bu ihracatın en önemli kilometre taşlarıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın; ‘Ben Türkiye’yim. Türkiye benim merceğim, ölçüm ve realitemdir. Kainata, insana, her şeye oradan, onun arasından bakmak isterim.’ sözlerinde kastettiği Türkiye sizsiniz.” değerlendirmesini yaptı. Öğretmenliğin, aslında insanın kendi olgunlaşma yolculuğu olduğuna değinen Selçuk, şunları kaydetti: “Bu yolculuk öğretmenin kişisel gelişimiyle beraber bir şahsiyet doğurur. Güçlü bir şahsiyet, başka şahsiyetler bina eder. Öğrencilerimizin hayatına dokunmak, gurbette bir çocuğumuzun başını okşamak, öğrencilerle her gün göz göze gelmek, mesleğimizin en büyük kazancı ve gurur kaynağıdır. Siz değerli öğretmen arkadaşlarımızın sınırlarımız dışında ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğine, yüreklerde iz bırakacak bir iklim oluşturacağına ve bu iklimin gerçek mahsuller vereceğine inancım tamdır. Bu olgunlaşma yolculuğunda karşılaştığınız zorlukların farkındayız. Bu zorlukları el birliğiyle aşma gayretinde olduğumuzu bilmenizi isterim. Bakanlığımızdan beklentilerinizi dinlemek, neyi başaracaksak hep beraber başarmak arzusundayız. Muvaffakiyet; vakıf olmak, hazmetmek, içselleştirmek, öğrendiğini yaşam yoldaşı kılmaktır. Hepinize muvaffakiyetler ve özverili çalışmalarınızda başarılar dilerim. Sınırlarımız dışında sizlere emanet edilen çocuklarımıza ve değerli velilerimize en içten duygularımla selam ederim.”
Sayın Bakanım, başöğretmenim , değerli eğitimci ve dahi meslektaşım Hocam ,
Öncelikle her dersinizi, öğretmen eğitimlerinizi , hitabınızı ve makalelerinizi dinlediğim gibi bu yazınızı da büyük bir heyecanla hakverişle okudum . Sizden bir ricam var : lütfen sadece MEB ‘e bağlı okullarda devlet memuru olarak görev yapan öğretmenler ile onlardan daha az kalifiye olmayan ve benzer hatta daha zorlu atama kriterleriyle göreve atanan ; kolejlerde ya da özel okullarda hayatını Eğitime adayan öğretmenler arasındaki özlük hakları ve en önemlisi “itibar” hiyerarşisini kaldırınız. Özel okulda çalışan öğretmenler aslında iş kaybetme kaygısı başta olmak üzere daha büyük riskleri göze alarak mesai kavramı olmaksızın ( büyük geneli için konuşuyorum) çalışmaktalar. Yurtdışı eğitimlerine gitmek için umuma mahsus pasaportlarına vize alabilmek için aylarca konsolosluk kapılarında maddi manevi sıkıntılara narız kalmaktalar. Aynı topluma aynı vatanın evlatlarına hizmet veren özel okul öğretmenlerinin özlük haklarını lütfen eşitleyiniz.
Bir diğer ricam : bu yazınızda hitap ettiğiniz “yurtdışı öğretmenleri “ ne ilişkin. Değerli Hocam MEB kanalıyla değil ; kendisi inisiyatif alarak yurtdışı da uluslarası okullarda görev yapan , sonuna kadar vatansever Türk Eğitimcilerimiz var ve sayıları ne mutlu ki giderek artıyor. Onlar din, dil, ya da milliyet ayrımı yapmaksızın evrensel bir bakış açısı ile tüm insanlığın köklerini sulamak ve kanatlarını bütün Evren’i kucaklayacak kadar genişlemesine yardım etmek için çalışıyorlar. Lütfen arada onlar da hitap edin; yol verin ya da yol açın. Sizden gelecek desteğe , motivasyona en az diğer değerli öğretmenlerimiz kadar ihtiyaçları var . Geçtiğimiz yıl sizi Erbil de sınıfımda görmek bana abi , baba ziyareti gibi gelmişti. Memnuniyetimi size tarif etmem imkansız…
90 lı yıllarda Gazi Eğitim Fakültesi’nde sizden dersler almıştım; sonrasında da pek çok platformda karşılıklı düştük ve iyi ki öyle oldu. Bizim kanatlarımızı siz genişlettiniz Hocam şimdi rahat uçmamız için de desteğinize ihtiyacımız var…Sonsuz sevgi ve saygıyla… Handan YATGIN