Ailelerin çocukları için seçtiği geliştirici ders desteklerinden biri olan “yaratıcı drama”, son yıllarda fırsatçılar için önemli kazanç kapılarından biri oldu. Eğitim yöneticisi ve yaratıcı drama lideri Özlem Öznur Gökbulut, yeterli eğitimi almamış kişilerin yaptığı uygulamaların çocukta travmatik izler bırakacağını söyledi. Gökbulut, aileler ve eğitimcilere hatırlatmalarda bulunarak şunları söyledi: “Özellikle çocuklar üzerinden kolay para kazanma alanı olarak gören, etik ve vicdani ilkeleri bir kenara bırakan insanlar, kısa süreli eğitimlerle bilmediklerini de bilmeyerek drama eğitimleri veriyorlar. Bu konuda ebeveynlere, eğitimcilere büyük sorumluluk düşüyor. Eğitimi veren kişinin gerekli eğitimlerini alıp almadığını sorgulama hakları olduğunu bilmeliler ve bu haklarını çocukları için kullanmalılar diye düşünüyorum.”
* Canan GÜLEÇ
Yaratıcı drama nedir? Çocuk gelişimi ve eğitiminde dramanın katkısı nedir?
Yaratıcı drama öğrenenin; öğrenme sürecinde aktif ve etkin olduğu hem bir disiplin hem de bir eğitim yöntemidir. Tanımlayacak olursak bir konunun; bir grupla lider/eğitmen eşliğinde, grup üyelerinin yaşantılarından yola çıkarak oyunsu süreçlerde yapılan canlandırmalardır. Her yaştan bireyin içinde yer alabileceği, eğitim öncesinde herhangi bir hazır bulunuşluk istemeyen, tümel öğrenmeyi sağlayan bir alandır. Erken çocukluk döneminde çocukların oynadıkları evcilik, doktorculuk gibi dramatik oyunlarla çok ortak noktası vardır. Çocuğun doğasında olan taklit etme bir başka ifadesi ile modelle öğrenme için dramatik oyunlar çok önemli bir yer kaplar.
Dramatik oyunlarla drama arasındaki fark nedir?
Çevresindeki yetişkinleri, sözgelimi anne babayı evcilik oyununda canlandıran çocuk; gerçek yaşamda ebeveynlerin tutumu ne ise evcilik oyununda onu canlandırır. Yani rol oynama, doğaçlama, ‘mış gibi’ yapma gibi yaratıcı dramayı var eden birçok ögeye yatkındır. Ancak dramatik oyunların bir amacı yoktur, yapılandırılmamıştır. Çocuğun aşina olduğu bu süreçler yaratıcı dramada öğrenme- öğretme süreci olarak planlandığında oldukça büyük katkılar sağlar. Yaratıcı dramanın tüm gelişim alanlarına (devinişsel, bilişsel, duygusal, sosyal ve toplumsal) ve farklı öğrenme stillerine hitap edebiliyor olması gelişimsel açıdan çok katkı sağlamaktadır. Dramanın temel ilkelerinden olan; ırk, dil, din, cinsiyet, statü ayrımı yapmaksızın herkesi sadece birey olarak bir çemberde buluşturması ve yaratıcılık, demokratik tutum geliştirme, problem çözme gibi genel kazanımları ise çocuk gelişimi ve eğitimi açısından katkı getirmektedir.
Dünyada ve ülkemizde dramaya bakış açılarını karşılaştırır mısınız?
Yaratıcı drama 1900’lü yılların başlarında İngiltere’de Harriet Finlay Johnson’ın geliştirdiği dramatik yöntemlerle başlamıştır. Ülkemizde ise 1980’li yılların başında Tamer Levent ve İnci San’ın öncülük ettiği çalışmalarla başlamıştır. Başlangıçta zaman açısından gecikmiş gibi görünmekle birlikte şu anda yapılan uygulamalar ve gelişmelere bakıldığında oldukça iyi noktada olduğumuz söylenebilir. Bu olumlu gelişmeler konusunda Çağdaş Drama Derneğinin, İnci San’dan sonra Genel Başkanlığı’nı yürüten Ömer Adıgüzel ve yönetim kurulu üyelerinin çok önemli katkıları ve belirleyici rolleri vardır. ÇDD yürüttüğü MEB Onaylı Yaratıcı Drama Liderlik Sertifika Programı ve diğer çalışmalarla yaratıcı drama eğitimlerini sadece çocuklara, eğitimci ve tiyatroculara değil tüm mesleklere açmış ve alandaki eğitmen ihtiyacına çözüm getirmiştir.
Drama alanında çalışmak için sahip olunması gereken eğitim ne olmalıdır?
Ne yazık ki henüz ülkemizde olması gereken yaratıcı drama öğretmenliği lisans programı yok. Bir öğretmenlik alanı olan yaratıcı drama eğitmeni/lideri yetiştirme sorumluluğunu yaratıcı dramayı ülkemize getiren ve yaygınlaştıran Çağdaş Drama Derneği üstlenmiş durumda. 1990 yılında kurulan Dernek devam eden program geliştirme ve onaylanma süreçlerini tamamlayarak 2007 yılından bu yana 320 saatlik MEB Onaylı Sertifika Programı yürütmektedir. Drama çalışmaları yapabilmek için en azından MEB onaylı bir programı tamamlıyor olmak eğitmenin temel sorumluluğudur. Ayrıca 2000’li yılların başından beri Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünün yüksek lisans programı da başka bir seçenek oluşturdu. Anadolu Üniversitesi ve Gazi Üniversitesinde de yüksek lisans programı olduğunu biliyorum. Her iki eğitimi (Çağdaş Drama Derneği ve Ankara Üniversitesi Yüksek Lisans Programı) tamamlayan biri olarak, bu eğitimlerin ancak temel oluşturduğunu söyleyebilirim. Sonrası eğitmenin kendini yenilemesi, farklı atölyeleri deneyimlemesi ve kendisini geliştirmesine bağlıdır.
DRAMA SADECE GÖSTERİ ARACI DEĞİLDİR
Yetkin olmayan kişilerce bu eğitimin verilmesinin sonuçları nedir?
Bir öğretmenlik alanı olması gereken yaratıcı drama MEB ve YÖK’ün aynı bakış açısına sahip olmaması nedeniyle MEB onaylı eğitmenlik sertifika programı ile lider yetiştirmekte, lisans diploması istenmediği için sertifika programının birkaç aşama belgesine sahip olan herkes alanda eğitmenlik yapabilmektedir. Hatta bazen belge bile sorulmamaktadır. Bu tablo hem olumlu hem olumsuz yönleriyle bakış açısında belirleyici olmaktadır. Yetkin olmayan kişilerce yapılan eğitimler, alanı bilmeyen yöneticilerle drama sadece gösteri hazırlamak için bir araç haline dönüştürülmekte ve dramanın zengin kazanımları çocuklarla nitelikli olarak buluşamamaktadır.
Drama eğitimini kimler vermeli ve hangi yaş grupları için uygun bir eğitim yöntemidir?
Drama eğitimlerini 320 saatlik sertifika programını ya da yüksek lisans programını bitirenler vermelidir. Yöntem olarak tüm öğretmenler derslerde kullanabilirler ama drama eğitmenliği yetkinlik isteyen bir alan olduğu için muhakkak eğitimler tamamlanmalıdır. Yaratıcı drama erken çocukluktan başlayarak her yaş grubuyla çalışabilecek bir alandır. Yaratıcı drama kurgusal ortamda farklı rollerle farklı durumları deneyimleme olanağı sunduğu için; bireylere yaşama becerileri altında söz konusu olan tüm kazanımları kazandırır. Kendini tanıma, başkaları tanıma, iletişim becerileri başta olmak üzere sosyal, duygusal, toplumsal, devinişsel, bilişsel gelişim alanlara doğrudan katkı sağlar.
EBEVEYNLER HAKLARINI İYİ KULLANMALI
Kısa süreli kurslara katılarak drama eğitmeni olunmasını sağlıklı buluyor musunuz?
Kesinlikle sağlıklı bulmuyorum. Nasıl ki herhangi bir branşın öğretmenliği kısa süreli kurslarla olamıyorsa drama için de aynısı olmalı. Yaratıcı drama duyguya çok temas eden, öğrenenin kendini özgürce ifade edebildiği bir ortam. Alanın kırmızı çizgilerini bilmeyen, yeterli eğitimi almamış, yetkin olmayan kişiler öğrenende travmatik izler bırakabilir. Özellikle çocuklar üzerinden kolay para kazanma alanı olarak gören, etik ve vicdani ilkeleri bir kenara bırakan insanlar, kısa süreli eğitimlerle bilmediklerini de bilmeyerek drama eğitimleri veriyorlar. Bu konuda ebeveynlere, eğitimcilere büyük sorumluluk düşüyor. Eğitimi veren kişinin gerekli eğitimlerini alıp almadığını sorgulama hakları olduğunu bilmeliler ve bu haklarını çocukları için kullanmalılar diye düşünüyorum.
ÇOCUK TİYATROSU YAPMAK ÇOCUĞU TANIMAKLA BAŞLAR
Nitelikli içerikten yoksun ve okullara toplu bilet satarak para kazanma telaşında olan tiyatro gruplarının çocuk seyirciye etkileri nelerdir? Yıl içerisinde çocukların izleyeceği tiyatro oyunlarını seçen okullardaki sanat komisyonları sizce yeterli çalışıyor mu?
Sadece sürümden kazanmayı hedefleyen, nitelik derdi olmayan bu gruplara merdiven altı tiyatrolar diyorum. Tiyatro demek doğru mu? Bu bile tartışmaya açık. Ancak dramada olduğu gibi çocuk tiyatrosunda da çok kirlilik olduğunu söyleyebilirim. Çocuk tiyatrosu yapan grupların öncelikle tartışmasız çocukların gelişim özelliklerine hâkim olmaları gerekir. Çocukların algı ve duyularının yetişkinlerden çok daha açık ve hızlı olduğunu, estetik gelişimin bu yaşlarda başladığı bilgisi akıllarında hep olmalı. Ardından “çocuk” kavramı onlarda nasıl karşılık buluyor? Bu soruya içtenlikle yanıt vermeliler. Çocuk saf, ne yaparlarsa kabul edecek bir izleyici mi? Çocuk anlama becerisi zayıf, anlamlandırma becerisi hiç olmayan bir izleyici mi? Hayal gücü ve imgelemi gelişmiş ancak bilişsel açıdan çok şey öğrenmesi gereken sürekli mesaj alması gereken bir izleyici mi? Çocuk izleyici mi? Yoksa üzerlerinden para kazanmak için araçsallaştırılmış bir öge mi? Şeytanın avukatlığını yapan bu sorulara evet yanıtı vererek, daha da kötüsü bunlara hiç kafa yormayarak çocuklarla buluşan çok fazla grup var ne yazık ki. Çocuklar anlamıyormuş gibi büyük ve abartılı oyunculuklar, gelişimini tamamlayamamış gibi konuşmalar, devinimler, çocukların sadece evet ya da hayır demelerini interaktif tiyatro diye tanımlamalar, sürekli çocukların gülmelerini sağlayacak eylemler… Yaygın olarak görülen bu biçimdeki çocuk tiyatrosunun çocuklara haksızlık hatta saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Elbette işini iyi yapamaya çalışan komisyonlar vardır. Ancak bu kadar niteliksiz işlerin çocuklarla buluştuğunu görünce sorunuzun yanıtını da pratik kendiliğinden vermiş oluyor.
TV’de ya da sinemadaki animasyon karakterlerin devasa maskları ve kostümlerini giyerek sahnelenen eğlencelerin çocuk eğitiminde etkili olacağını düşünüyor musunuz?
Çocuk eğitiminde karakterlerle yapılan eğlencenin, telefon, tablet gibi araçlarla zaman geçiren günümüz çocuklarını düşündüğümüzde; birlikte eğlenme, sosyal bir aktiviteye katılma gibi katkıları olur. Estetik gelişim, sanat alımlayıcısı olma açısından bakarsak katkısı olmadığını tam tersi çocukları popüler kültür bombardımanı ile duyarsızlaştırdığını, aklını duygusunu geliştirmediğini düşünüyorum.
Geleneksel kukla ve gölge oyunlarımız sizce çocuklara yeteri kadar izlettiriliyor mu?
Çocuklar kukla ve gölge oyunu adı altında pek çok şeye maruz kalıyorlar. Tıpkı karakterlerle yapılan eğlenceler gibi. Karagöz ve Hacivat gibi dünyada parmakla gösterilen bir değere sahipken, niteliksiz işlerle onunda içini boşalttık ne yazık ki… Kukla tiyatrosu konusunda dünyada çok yenilikçi örnekler varken, ipe bağlı birkaç figürün sağa sola oynatılması, müzikle destekleyip dans ettirilmesi kukla ve gölge oyunu diye buluşturmak çocuklara yapılan bir saygısızlık diye düşünüyorum.