Mart ayından itibaren tüm dünyaya egemen olan pandemi korku imparatorluğu daha uzun süre köpürtülmeye devam edeceğe benziyor.
Bu yüzden uzaktan canlı öğretim, online eğitim- öğretim denilen nevzuhur eğitim öğretimin bir süre daha devam edeceğe benziyor.
Mart ayından Hazirana kadar devam ede(meye)n süreçtekinin aksine, 31 Ağustostan itibaren daha hazırlıklı olunduğu ve her şeyin kontrol altında olduğu söyleniyor.
Mart ayında başlayan canlı derslerin zorunlu olmadığı, işlenen konulardan sorumlu olunmayacağı, devam zorunluluğunun olmadığı, bu derslerin yüz yüze eğitim öğretimle telafi edileceği söylenmiş, öğrencilerin derslere katılımları sağlanamamıştı. Aynı dönemde bazı özel okullar ise derslerine online olarak ful program devam ettiklerini, yoklama aldıklarını ve hatta sınav yaptıklarını gözlemlemiş ve bizzat deneyimlemiş bulunmaktayım.
Ayrıca, ‘öğretmenlerin, öğrencilerin bilgiler çalınacak, banka hesapları boşaltılacak, öğretmenlerin hesaplarından para çekilecek’ yalanlarına/ manipülasyonlarına prim verilerek, öğrencilerin kamera açmak zorunda olmadıkları söylenmiş ve öğretmenler sınırlı sayıdaki katılımcı öğrenciler yerine ekrana/ duvara konuşmuşlardır.
Yeni dönemde başlayan canlı derslerde benzer yanlışlar yapılmaya devam edilecek gibi midir?
Bu soruya maalesef evet cevabı veriyorum. Benzer hatalar yapılmaya devam edilecek gibidir.
İzninizle bunları yazmak, 21 Eylülden sonra eğer uzaktan online canlı ders yapılacaksa bu hatalara devam edilmemesi için görüşlerimi ve çözümlerimi naçizane ifade etmek istiyorum.
*Birinci yanlış, Online canlı derslerin EBA sistemi üzerinden tüm Türkiye’de planlanmaya kalkışılmasıdır. Bu planla(yama)ma yüzünden öğrencilerin her gün her saate dağılan derslerinin olacağı, derslerin yarısının da zoom üzerinden öğretmenler tarafından ayrıca yapılması zorunluluğu, öğrencinin haftanın her günü ve her saatinde ders yapmak zorunda kalması anlamına gelecektir.
Oysa, bu planlama okul yönetimlerine bırakılsa idi, öğrenci Zoom vb. meeting programları üzerinden normal okul saatleri içinde okula gelir gibi derslere girecek ve program dağınık olmayacaktı.
*İkinci yanlış, EBA üzerinden yapılan planlamada bazen üç sınıf bir arada ders yapılabilecek ve hiçbir öğrenci ile verimli bir ilişki sağlanamayacak bir ders ortamı yaratılmış olmasıdır.
Oysa okullara bıraksalardı, her sınıfa göre normal ders pogramı yapılacak, herkes sınıfında derse girmiş, öğretmenin daha yakından ilgilenmesine fırsat tanınmış olacaktı.
*Üçüncü yanlış, EBA’daki derslerin Zoom üzerinden 30 dakika olarak sınırlanmasıdır. 30 dakikada 3 ya da 2 sınıf öğrencilerinin bağlantı sorunlarının çözümleri ve yoklamalar bile yapılamaz.
Oysa okul yönetimleri tek sınıf olarak ve 40 dakika olarak planlasa, yoklama ve bağlantı sorunları daha kısa sürede çözülecek, öğrencilerle ilgilenmek ve ders anlatmak için net bir 30-35 dakika kalacaktı. Özel okullarda ve kurslarda tecrübe ettiğim sistemlerde bu sağlanabilmektedir. Devamsızlık takibi de, ödev kontrolü de yapılabilmektedir.
*Dördüncü yanlış, öğrencilerin kamera açmak zorunda olmamalarıdır. Hiçbir canlı ders programı hiçbir sosyal medyadan daha riskli değildir. Tecrübelerime göre, kamerasını açmayan öğrencilerin yüzde 90’ı oturumlarını açıp başka şeylerle meşgul oluyorlardır. Öğretmen kendi kendine duvara konuşmaktadır. Öğrenci ile göz teması kurmadan, öğrenciye hitap etmeden hiçbir şey anlatamazsınız. Anlatsanız da öğrenci etkili dinleme yapmayacaktır. En azından öğrenciyi derse katamayacaksınız. Masal anlatır gibi ezberci bir mantıkla ders anlatanlar hariçtir.
*Beşinci yanlış, MEB’in, derslerin yarısının EBA üzerinden Zoom’a bağlanarak işlenmesinde ısrar etmesidir. Bu eğer kontrol amacı taşıyorsa bunun iki anlamı vardır; ya öğretmenine, okul yönetimine güvenmiyordur, ‘Bakın, EBA’dasınız. Her şeyi kontrol ediyorum’ demek istiyordur. On binlerce öğretmeni aynı saatte kontrol edeceğine inanabileceğimizi düşünmesi çok komiktir. 5 aydır çalışan MEB teknisyen bürokratları sanki Zoom ve diğer canlı meeting programlarına alternatif üretmişler gibi davranıp, Zoom’u EBA’ya entegre edip program yapmayı bile son ana kadar başaramamışken, Onbinlerce öğretmeni denetleyeceklerine inanmamızı beklemesi abesle iştigaldir. Bu okul yönetimlerine bırakılsa çok daha az kişiyi çok daha verimli bir şekilde denetleyebilecekleri ortadadır. Sözgelimi, bizim okulda 22 sınıf var. 3 yöneticinin, bir derste, 7’şer sınıfa ara ara girmesi yeterli olacaktır.
Ya da ‘EBA içeriklerini kullanmayı kolaylaştırmayı amaçlamışlardır. Oysa EBA içerikleri herhangi bir meeting programı üzerinden de kullanılabilir.
Altıncı konu ise sınavların nasıl yapılacağı konusudur.
MEB, eğer 21 Eylülden sonra online canlı derse devam edecek olursa, sınavların her türlü tedbir alınarak, merkezi sistemle ve yüz yüze okullarda yapılması hem öğretmenlerin, hem de öğrencilerin motivasyonunu ciddi ölçüde artıracaktır. Bu sınavların devlet ve özel okullarda aynı gün yapılması okulların gerçek başarısının ortaya çıkması için hayati öneme sahiptir. Her dönem için bir merkezi sınav yapılması, soruların kazanımları kapsaması, derslerin önemini artıracaktır.
Bu yazı, uzaktan canlı derslerin Türkiye’nin tüm sathına yayıldığı varsayılarak yazılmıştır. Türkiye’nin her tarafına internete erişim sağlanmadığı, fırsat eşitliği bakımından herhangi bir sorun yaşanmayacağı varsayılmıştır. Fırsat ve imkan eşitliği sağlanması uzaktan eğitim öğretimin başka bir sorunudur.
Tüm öğretmen ve öğrencilerimize uzaktan iyi dersler dilerim.