Geçen haftalarda okulların, öğretmenlerin ve öğrencilerin en önemli gündemi ve sorunu sınavlar idi. Bu sorun/ gündem Şubat ayına kadar ötelendi/ ertelendi. Ancak sorun olmaktan çıkmadı, çıkmayacaktır da.
Çünkü her ne kadar dersler uzaktan/ online devam etse de yüz yüze olduğu kadar verimli olmadığında herkes hemfikirdir. En azından kime konuşuyoruz, kim anlıyor, ne anlıyor, ne kadar öğreniyor? Sorularına net bir cevap veremeyeceğimizde hemfikiriz.
Sınavların yüz yüze yapılacağının ilan edildiği günden, iptal edileceğinin ilan edildiği güne kadar öğrencilerin sınav korkusu, corona virüs korkusunu katlamıştır.
Bu korku bir yönüyle, 8 gün boyunca okula yüz yüze gelme ve sağlıklarını riske atma korkusu olduğu kadar, 3 aydır devam eden ve öğrencilerin büyük ölçüde motive olamadıkları derslerde başarısız olma ve ailelerine karşı ‘dersleri doğru düzgün takip etmeme’ durumuna düşme korkusudur.
Bir öğrencim şunu söylemişti:
“Hocam, derslere katılıyorum. Ancak bazı dersleri anlamıyorum. Dolayısıyla da öğrenemiyorum. Ailem dersleri takip ettiğime bir türlü inanmıyor. Sınavda başarısız olursam evde savaş başlayacak…”
Tabii ki bu durumu istismar edecek, bahane olarak kullanmaya kalkacak uyanık öğrenciler varsa da, böyle olayların yaşanabileceği açıktır.
Bir yandan corona virüs rakamlarının zirve yaptığını TV den ilan edip, öbür yandan da öğrencileri ve öğretmenleri 8 gün okula getirmek nereden bakarsanız bakın kötü bir fikirdi. Nihayetinde kötü bir fikir olduğu anlaşıldı da bu yanlıştan dönüldü.
Dönüldü dönülmesine ancak, öğrencilerin derslere motivasyonunun en önemli kaynağı olan sınavlar –nitekim, sınavların yapılacağının bilindiği hafta boyunca derslere en yüksek ve en güçlü katılımın sağlandığı bir vakıadır— için bakanlığın köklü bir değişiklik ve uygulamada kolaylık yapmayı düşünmemesi büyük bir eksikliktir.
Milli Eğitim Bakanlığının merkezi sınav yapmayı düşünmemesi benim açımdan anlaşılmayacak bir durumdur.
Bütün sınavların merkezi sistemle yapılması gerektiğini normal zamanda da savunan birisiyim. Bu konu ile ilgili Derin Maarif dergisinde de yazı yazdığımı hatırlıyorum. https://www.derinmaarif.com/tum-sinavlari-meb-yapmalidir/
Her dönemde yapılacak tek bir sınavın, hem öğretmenler arası değerlendirme farklılığını, hem de okullar arası adaletsizliği giderebileceği bir gerçektir.
‘Kendi performansı kendinden menkul bir öğretmen ve okul’ adil bir değerlendirme sistemi değildir. Öğretmenler, öğrencilere, okulda yaptıkları proje ve performans çalışmaları ile ilgili puan vermelidirler. Ve bu puan ile merkezi sınavda aldığı notun ortalaması dönem notunu oluşturmalıdır.
Ayrıca dönem notlarının toplamının ortalaması ile lise ve üniversiteye giriş imkanı getirilmelidir. Böylece, sadece 8 ve 12. Sınıfın konularının önemli olması ve sadece bu yıllarda çalışmaya odaklanılması, diğer sınıfların önemsiz olduğu algısını ortadan kaldırır.
Pandemi süreci bir fırsattır. Kalıcı olarak sınavların merkezi sistemle yapılması uygulamasına mutlaka geçilmelidir.
Eğer sınavlar merkezi sistemle ve ortak olarak yapılsaydı pandemi açısından da herhangi bir risk yaşanmayacaktı.
Her dersten belirli sayıda sorular sorularak ve her sınıf grubu ayrı bir günde okula gelerek, yüz yüze sınav yapılabilirdi. İkinci dönemin başında yapılacak sınav bu şekilde yapılmalıdır.
Bu sınavdaki sorular MEB’in her ünite ile ilgili öngördüğü kazanımlardan sorulmalıdır. Bu sorular çok basitten çok zora kadar her düzeyde olmalıdır.
MEB’in sınav organizasyonu ve alt yapısı böyle bir sınavı yapabilecek kadar güçlüdür. Öğrenciler kendi okullarında ve sınıflarında seyreltilmiş olarak sınavlara girerler. Öğretmenler ise farklı okullarda görevlendirilirler. Ve adil bir değerlendirme yapılmış olur.
Özel ve resmi okulların eğitim ve öğretim performansı da adil bir değerlendirme ile ortaya çıkmış olur.