Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ceyda Turhan, kaynaştırma sınıflarında yaşanan sorunları şu sözlerle değerlendirdi: “Eğer bir öğretmen öğrencisini görmezden gelip sınıfta sanki o yokmuş gibi davranıyorsa diğer öğrenciler de onu oyunlarına almıyor ve sosyal anlamda kabul etmiyorlar.”
Canan GÜLEÇ
Sosyal medya paylaşımları ve sosyal sorumluluk projeleri, engelli bireylerin hayata daha çok katılıyor olduğu izlenimini verse de; özel gereksinimi olan çocuklarımızın eğitimde eşit hakları kazanması noktasında eksiklerimiz oldukça fazla. Yeteneklerine göre destek görerek yüzmede Türkiye şampiyonluğu ve Avrupa ikinciliği elde etmesine rağmen, Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’na ‘otizmli’ olduğu için kabul edilmeyen Can Demirci sosyal medya paylaşımları sayesinde hakkına kavuştu. Ancak, özel gereksinime ihtiyacı olan her birey onun kadar şanslı olamayabiliyor.
Kaynaştırma sınıflarında ve alanına özel okullarda yaşanan sıkıntıları Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ceyda Turhan ile konuştuk. Alan öğretmenlerinin daha çok atanması ve kaynaştırma sınıfı öğretmenlerinin destek alması gerektiğine dikkat çeken Turhan, özel eğitimin temelinde sevgi olduğunu hatırlatarak şöyle söyledi: “Eğer bir öğretmen öğrencisini görmezden gelip sınıfta sanki o yokmuş gibi davranıyorsa diğer öğrenciler de onu oyunlarına almıyor ve sosyal anlamda kabul etmiyorlar. Öğretmen kaynaştırma öğrencisini sahiplenici bir yaklaşımda olursa, sınıfta ön sıralara oturtup derslerde söz hakkı verirse öğrencinin de motivasyonu artacak ve daha fazla derse katılıp uygun davranış sergileyecektir. Bir diğer etken okul idaresinin öğretmene destek olması gerekmektedir.”
Özel eğitim tanımıyla başlasak; biriminizin eğitim fakültesindeki sınıf öğretmenliği ya da okul öncesi öğretmenliği alanlarından farkı nedir?
Özel eğitim, akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireylere sunulan bir eğitim türüdür. Her çocuğun gelişimi elbette birbirinden farklıdır ancak anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireyler özel eğitime gereksinim duymaktadırlar. Bu farklılık zihinsel boyutta, fiziksel boyutta ya da görme işitme boyutunda olabilmektedir. Üstün yetenekli olan çocuklar da özel gereksinimli çocuklardır aslında. Çünkü onlar için de özel programlar düzenlemek gerekmektedir. Özel eğitimi diğer alanlardan ayıran özellik de hitap ettiği öğrenci grubunun özel gereksinimli olmasıdır. Biz bölümümüzde zihin yetersizliği olan öğrenciler için öğretmenler yetiştiriyoruz. Dolayısıyla bölümümüzden mezun olan öğretmenler özel eğitim okullarında, rehberlik araştırma merkezlerinde ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışabiliyorlar.
Özel eğitime ihtiyacı olan çocukların belirgin özellikleri neler?
Bir çocuğun gelişimi yaş grubundaki diğer çocuklara göre oldukça farklı seyrediyorsa, örneğin konuşması gecikmişse, yürümesi gecikmişse, basit yönergeleri yerine getiremiyorsa, kas becerilerinde gecikme varsa, göz teması kurmuyorsa, okuma yazması gecikmişse ya da aşırı hareketlilik gösteriyorsa bu çocuğun özel eğitime ihtiyacı olabilir.
Çocuklarımızın gideceği okul ya da sınıfı belirlerken aile ve eğitimciler hangi adımları izlemeli?
Çocukların gidecekleri okullar konusunda rehberlik araştırma merkezleri gerekli yerleştirmeleri yapıyor. Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı olan bu merkezlerde çocuklar bir takım testlere tabi tutuluyorlar, daha sonra düzeylerine uygun olan bir okula yönlendirmeleri yapılıyor.
Farklı düzeylerde ya da farklı tanılarda engeli olan çocukların aynı ortamda eğitim görmesi mümkün müdür? Bu tür kurumlarda sınıf ayrımı ve eğitim içeriği neye göre belirlenir?
Özel eğitim bireysel farklılıkları göz önünde bulunduran bir alan. Aynı zamanda yetersizliğin de farklı türleri ve dereceleri bulunmakta. Dolayısıyla bireyin yetersizlikten etkilenme derecesine göre alacağı eğitim de değişmektedir. Örneğin yetersizlikten daha fazla etkilenen çocuklar özel eğitim okullarında ya da özel eğitim sınıflarında eğitim alabilirler. Yetersizlikten daha az etkilenmiş olan çocuklar ise genel eğitim okullarında akranlarıyla aynı sınıfta mutlaka bireyselleştirilmiş eğitim programları doğrultusunda kaynaştırma öğrencisi olarak eğitim alabilirler. Kaynaştırma öğrencilerinin eğitimlerini desteklemek amacıyla bazı derslerde okulun destek eğitim odasında gereksinimlerine uygun öğretimler yapılmakta, böylece akranlarıyla aralarında oluşan farkın en aza indirilmesi planlanmaktadır. Bu kurumların dışında yetersizlik türlerine özgü okullar da bulunmaktadır. Örneğin, otizmli çocuklar için ayrı okullar, işitme ve görme yetersizlikleri olan çocuklar için de ayrı okullar bulunabilmektedir. Ayrıca özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde her yetersizlik düzeyindeki öğrenci için bireysel ya da grup dersleri verilebilmekte, buralardan veliler istedikleri kadar ders aldırabilmektedirler. Eğer ailenin bir sosyal güvencesi varsa aylık 8 saatlik eğitim devlet tarafından karşılanabilmektedir.
UZMAN ÖĞRETMEN ATAMA SAYILARI ÇOK DÜŞÜK
Özel eğitim kurumlarına nicelik ve nitelik olarak bakış açınız nedir?
Özel eğitim okullaşma oranı açısından gelişmekte olan bir alan. Ne yazık ki şu an için özel eğitim okul sayısı yeterli değil. Ancak daha önemli bir konu var ki, o da özel eğitim okullarında çalışan özel eğitim öğretmeni sayısının çok az olması. Bir bakıyorsunuz herhangi bir özel eğitim okulunda çalışan öğretmen sayısı 150’ye yakın ama bunların sadece 8-10 tanesi özel eğitim öğretmeni. Rehabilitasyon merkezlerinde de durum aynı. Özel eğitimi özel eğitimcilerin vermesi çok önemlidir. Bir başka önemli eksikliğimiz erken özel eğitim hizmetlerine gerekli önemin verilmemesi, özel eğitim anaokullarının eksikliği. Bursa’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı sadece 1 tane özel eğitim anaokulu var; Yıldırım’da. Büyükşehir olan Bursa için bu kesinlikle çok yetersiz. Üstelik bu okulda çalışan özel eğitim öğretmeni sayısı da bir o kadar az. Özel eğitimin erken yaşlarda başlaması son derece önemlidir. Dolayısıyla erken özel eğitim hizmetlerinin yaygınlaşmasını çok önemsiyoruz.
Özel eğitim alan mezunlarından uygulama kısmında yeterince istifade edilebiliyor mu?
Öğretmen atamalarında özel eğitime ayrılan kontenjan da yaşadığımız diğer bir önemli sorun. Ülkemizde şu an 32 üniversitede özel eğitim bölümleri mezun veriyor. Sadece bu yıl yaklaşık 2 bin 500 kadar özel eğitim öğretmeni mezun olacak. Önceki yıllardan atanamayan öğretmenler de var. Ancak bu yıl sadece 664 özel eğitim öğretmeni atanabilecek. Bursa’daki özel eğitim okullarını ve özel eğitim sınıflarını düşündüğümüzde bu sayı ancak Bursa’nın özel eğitim ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir. Dolayısıyla beklentimiz özel eğitim atamalarında daha hassas olunması ve atama kontenjan oranının mümkün olan en üst sınıra çekilmesi yönündedir.
Dünya geneli ve ülkemiz- kentimiz kıyaslaması yapmak gerekirse, özel eğitimde gerek uzman öğretmenlerin yetiştirilmesi gerek çocukların öğrenim görmesi noktasında olduğumuz yer hangi seviyededir?
Söz ettiğim gibi özel eğitim ülkemizde gelişmekte olan bir alan. Amerika ve Avrupa ülkelerine baktığımızda özel eğitim konusunda ailelere ve öğrencilere sunulan olanaklar çok daha tatmin edici düzeyde. Ancak ülkemizde de son yıllarda güzel gelişmeler yaşanmaktadır. Üniversitelerde özel eğitim bölümlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte bu alanda yapılan bilimsel çalışmalar da hız kazanmıştır. Ayrıca ailelere devletimiz tarafından sunulan maddi destekte bir artış olmuştur. Özel eğitim okullarının sayısı artmaktadır. Yapılan farkındalık çalışmalarıyla birlikte kişilerin özel gereksinimli bireylere karşı tutumları giderek daha insancıl boyuta gelmektedir. Ancak hala okullaşmada, özel eğitim öğretmenlerinin alanda hak ettikleri değeri bulmalarında, özel gereksinimli bireylere meslek edindirme çalışmalarında yeterli olmadığımızı düşünüyorum.
Özel eğitim alanında yeterli materyalimiz var mı? Kullandığımız kaynaklar yurtdışı destekli mi yoksa bizler de günümüz teknolojisine uygun kendi programlarımız var mı?
Özel eğitimde her çocuğun bireysel farklılıkları olduğundan çoğu zaman öğretmen öğrencisinin gereksinimlerini göz önünde bulundurarak kendi materyalini geliştirmek durumunda kalabiliyor. Ancak bunun dışında ülkemizde geliştirilmiş olan materyaller doğrudan ya da gerektiğinde uyarlanarak kullanılabiliyor. Bunların dışında yine öğrenci, gereksinimleri doğrultusunda çeşitli yazılımlar geliştirilip bireylerin becerileri daha kolay edinmeleri konusunda çalışmalar yapılmaktadır.
“KAYNAŞTIRMA ÖĞRETMENLERİ DE EĞİTİM DESTEĞİ ALMALI”
Özel gereksinimi olan öğrencilerin normal okullarda sınıflara dahil edildiği kaynaştırma projesinden bahseder misiniz?
Ülkemizde özel gereksinimli öğrenciler için çeşitli eğitim ortamları bulunmaktadır. Bunlar ayrı özel eğitim okulları, genel eğitim okullarının içinde yer alan özel eğitim sınıfları ve özel gereksinimli öğrencilerin genel eğitim sınıflarına yerleştirilmeleri yoluyla yapılan kaynaştırma eğitimidir. Bu kurumlarda asıl amaç özel gereksinimli öğrenciye gereksinimleri doğrultusunda bilgi ve beceri kazandırmak, onu mümkün olduğunca bağımsızlaştırmaya çalışmaktır. Kaynaştırma eğitiminde asıl amaç özel gereksinimli öğrencinin normal gelişen akranlarıyla aynı derslere dahil olması, aynı sosyal etkinliklerde bulunması ve sosyalleşebilmesidir. Ancak kaynaştırmanın başarısını etkileyen pek çok etken vardır.
Kaynaştırma öğrencilerine dair okullarda öğretmen özelinde ya da okul donanımına dair yaşanan sıkıntılar var mıdır?
Kaynaştırma eğitimi konusunda da zaman zaman ciddi sorunlar yaşanabilmektedir. Öğretmenlerin çoğu zaman yaşadıkları sorunlardan biri de sınıfta problem davranışları olan bir kaynaştırma öğrencisiyle nasıl başa çıkacaklarını ya da nasıl öğretim sunacaklarını bilememeleridir. Bu konuda zaman zaman özel eğitim uzmanı kişilerden ya da özel eğitim akademisyenlerinden hizmet içi eğitimler almaları gerekebilir. Son birkaç yıldır eğitim fakültelerinin her bölümünde özel eğitim dersi okutulmakta. Dolayısıyla hangi branş olursa olsun mezun olan bir öğretmen kaynaştırma öğrencisine karşı daha olumlu tutum geliştirecek bilgi ve donanıma sahip olarak mezun oluyor. Ancak öğretmenlerin de okullarda kaynaştırma öğrencisine verilecek eğitimler konusunda desteklenmesi gerekmektedir çünkü bu bir ekip işidir. Kaynaştırma öğrencisinin eğitiminden okul idaresi, öğretmen, rehber öğretmen, öğrenci velisi, hatta diğer öğrencilerin velileri ve öğrenciler bir ekip olarak sorumludurlar.
Öğretmenin davranışlarında gözden kaçan ya da yeterli özen göstermeyen durumlarda oluşabilecek sorunlar nelerdir?
Bazı sınıf ya da branş öğretmenleri kaynaştırma öğrencisine nasıl yaklaşmaları gerektiği ya da ne öğretebilecekleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları için en kolay yol olarak kaynaştırma öğrencisini sınıfın en arka sırasına oturtmayı ve onu görmezden gelmeyi tercih etmekteler. Bu hiç istediğimiz bir durum değil çünkü öğretmenin kabullendiği çocuğu diğer öğrenciler de kabulleniyorlar. Eğer bir öğretmen bir öğrencisini görmezden gelip sınıfta sanki o yokmuş gibi davranıyorsa diğer öğrenciler de onu oyunlarına almıyor ve sosyal anlamda kabul etmiyorlar. Dolayısıyla kaynaştırma eğitiminin asıl amacı olan akranlarıyla kaynaşma sekteye uğramış oluyor.
Öğretmenlerin tutumları son derece önemli. Öğretmen kaynaştırma öğrencisini sahiplenici bir yaklaşımda olursa, sınıfta ön sıralara oturtup derslerde söz hakkı verirse öğrencinin de motivasyonu artacak ve daha fazla derse katılıp uygun davranış sergileyecektir. Bir diğer etken okul idaresinin öğretmene destek olması gerekmektedir. Öğretmenin bu süreçte materyal desteğine, bazı sınıf düzenlemelerine ihtiyacı olabilir. Ayrıca kaynaştırma öğrencilerinin eşit sayılarda sınıflara dağıtılmaları da önemli. Öğretmeni bu konuda yalnız bırakmamak gerekir. Bazen normal gelişim gösteren öğrencilerin velileri de kaynaştırma öğrencilerine karşı tepkili olabiliyorlar. Bu da çok yanlış bir tutumdur. Hiçbirimizin hayatımızın sonuna kadar sağlıklı yaşayacağımızın garantisi yok. Ufacık bir kazayla ya da düşmeyle ayaklarımızdan, gözlerimizden ya da beyinsel işlevlerimizden mahrum kalabiliriz. Özel gereksinimli çocuğu olan ailelerin yaşadıklarını bir gün biz de yaşayabiliriz. Dolayısıyla dışlamak yerine koruyucu benimseyici tutum içinde olmak, öğretmenlerin ve ailelerin işlerini daha da zorlaştırmamak gerekir.
Ailesi tarafından fark edilmeyen ve destek alması gerektiği okulda öğretmenleri tarafından fark edilen çocuklar da olabiliyor mu? Bu durumda öğretmenin yapması gereken gözlemler ve izleyeceği adımlar neler olmalı?
Evet; bazı hafif düzeyde yetersizlik gruplarını okulda öğretmen fark edebiliyor. Örneğin öğrenme güçlüğü olan bir öğrenciyi ilk kez okula başladığında öğretmeni fark edebiliyor ya da hiperaktivitesi olan bir çocuğu ailesi çok yaramaz olarak tanımlarken okulda öğretmen hiperaktif olduğunu düşünebiliyor. Bunun için öğretmenlerimiz genellikle öğrencilerini bir tarama sürecinden geçirirler. Bu aşamada hangi öğrenci yapması gereken becerileri ne ölçüde yapabiliyor, akranlarıyla arasındaki fark ne durumda, örneğin okuma yazmaya zamanında geçebildi mi, kalem tutma ya da makas tutma becerileri nasıl gibi… Eğer öğretmeni şüphelendiren bir durum varsa önce sınıfta bir takım uyarlamalar yapmak, örneğin daha ön sıralara ona yardımcı olabilecek bir arkadaşının yanına oturtmak, verilen görevlerde ya da yazılı materyallerde yardımcı olmak, bu arada aileyle iletişime geçmek gerekebilir. Eğer tüm düzenlemelere rağmen öğrenci bir ilerleme gösteremiyorsa o zaman okulun rehberlik servisiyle işbirliği içine girerek bağlı oldukları ilçenin Rehberlik Araştırma Merkezine yönlendirmek gerekir. Buradan gelecek rapor doğrultusunda öğrencinin eğitim ortamında bir değişikliğe gidilir ya da aynı kurumda eğitimine devam eder.
Aileler çocuklarıyla ilgili farklılıkları öğrendiğinde tepkisi genelde ne oluyor? Ailelerin de destek alması gerekiyor mu?
Aslına bakarsanız aileler ilk önce yetersizlik durumuna tepki gösteriyorlar ve kabullenmeleri çok kolay olmuyor. Çocuğun yetersizliğinden dolayı kendini suçlayan hatta ailesi tarafından suçlanan anneler var. Ancak bu annenin tek başına altından kalkabileceği bir durum değildir. Normal gelişim gösteren bir bebek yetiştirirken bile annenin nasıl desteğe ihtiyacı oluyorsa, özel gereksinimli bir bebek yetiştirirken çok daha fazla özellikle manevi desteğe ihtiyacı olmaktadır. Aile üyelerinin anneyi ve bebeği sahiplenici tutum içinde olmaları ve verilmesi gereken eğitim konusunda ne gerekiyorsa yapmaları gerekmektedir. Hatta anneyi bir uzman desteği alması konusunda teşvik etmek gerekmektedir. Çünkü kendini manevi anlamda güçlü hisseden anne çocuğu için de çok daha faydalı olacaktır.
Toplum olarak özel eğitime ihtiyacı olan çocuklara ve ailelerine bakış açımız yıllar içinde değişti mi? Artık daha bilinçli ve empati yapabilen bir nesil yetiştirebiliyor muyuz?
Ben toplum olarak özel gereksinimli bireylere karşı olumlu tutum geliştirmeye başladığımızı düşünüyorum. Bunda sosyal medyanın da payının olduğunu görüyorum. Ayrıca otizm ve down sendromu farkındalık günlerinde yapılan etkinlikler, belediyeler tarafından yapılan çalışmalar, düzenlenen televizyon programları ve özel eğitim mezunlarımızın alanda yaptıkları başarılı çalışmalar sayesinde artık özel gereksinimli bireyler de başarılı olabilirler düşüncesi gelişmeye başladı. Bu olumlu tutumun giderek artacağını umut ediyorum.
OTİZMLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNDE YAZILIM DESTEĞİ
Özel çocukların eğitimi noktasında, Uludağ Üniversitesi olarak projeleriniz var mıdır?
Biz Özel Eğitim Bölümü olarak öncelikle nitelikli özel eğitim öğretmeni yetiştirmeyi hedefliyoruz. Ancak akademisyen kimliğimizle bir taraftan da alana fayda sağlayacak çalışmalar yapmaya gayret ediyoruz. Örneğin son yaptığımız çalışmada otizmli bireylere yönelik olarak bir yazılım geliştirdik. Üniversitemizin Bilimsel Araştırma Projeleri biriminin desteğini alarak iPad ve tabletlerde kullanılmak üzere bir sosyal öykü programı tasarladık. Projeyi yürütücülüğünü benim yaptığım çalışmayı bölümümüz hocalarından Dr. Öğretim Üyesi Özge Özdemir’le birlikte hayata geçirdik. Çalışmada otizmli bireylere teşekkür etme, özür dileme, yardımlaşma, paylaşma, günaydın deme gibi yirmi farklı sosyal beceriyi sosyal öyküler aracılığıyla öğretmeyi hedefledik. Yazdığımız sosyal öyküleri öğretmenlerin ve ailelerin kolaylıkla kullanabilecekleri şekilde tasarladık. Bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde de pilot çalışmamızı başarıyla tamamladık. Bir sonraki aşamada programın Apple Store ve Google Play Store’lardan ücretsiz olarak indirilmesini hedefliyoruz.
Bunun dışında yine bölüm hocalarımızdan Dr. Öğretim Üyesi Özlem Toper Korkmaz ve artık başka bir üniversitede görev yapan Öğr. Gör. Füsun Ünal hocalarımızla birlikte pekiştireçlerin belirlenmesine yönelik öğretmen eğitimlerine devam ediyoruz. Bilindiği gibi özel eğitimde istendik davranışların arttırılması konusunda pekiştireç kullanımı çok önemlidir. Ancak öğretmenler ve aileler çocukları için hangi pekiştirecin daha etkili olduğu konusunda kararsızlıklar yaşamaktadırlar. Biz de yaptığımız çalışmayla onlara pekiştireç belirleme yollarını öğretiyoruz. Bu çalışmamızda da kurumlardan ve öğretmenlerden çok olumlu geri bildirimler alıyoruz. Alanımızla ilgili güncel literatürü ve teknolojik gelişmeleri takip ederek özel gereksinimli bireyler, onların aileleri ve öğretmenleri için yaşamlarını kolaylaştırmak adına çalışmalarımıza devam edeceğiz.