Merhaba.
Corona salgını sürecinde meslek liseleri ile ilgili birçok haber okuduk. Kimisi maske üretti, kimisi dezenfektan… Kimileri ise mobilya üretti. Gerekli tedbirleri alarak halen de üretmeye devam etmektedirler.
Bu süreçte göstermiş oldukları çaba halkımızın dikkatini çekmiş olmalı ki, meslek liselerine yönelim bu yıl bir miktar artış göstermektedir. Yetmez ama evet…
Hazır laf açılmışken, tam da bu süreçte meslek liseleri özellikle tercih edilmelidir. Meslek liselerini tercih etmenin tek sebebi üretimin yanı sıra meslek liselerinde verilen eğitimin yıllardır seyreltilmiş ortamda yapılıyor olmasıdır.
Tüm meslek liselerinde meslek derslerinin tamamı, seyreltilmiş eğitim/grup eğitimi olarak yapılmaktadır.
Şöyle ki: meslek liselerine kaydını yaptıran veli, sınıf mevcudu kalabalık olsa dahi eğitimin on kişilik sınıflarda yapıldığını görmektedir. Yani mevcut ister otuz kişi ister kırk kişi olsun, sınıf onar onar gruplara ayrılır, her on kişiye bir öğretmen görevlendirilir.
Bu, mesleki eğitimin daha verimli işlenmesi, öğrencinin daha fazla uygulama yapmasına olanak tanıması açısından son derece önemlidir.
Ayrıca iş güvenliğinin sağlanabilmesi için seyreltilmiş eğitim gereklidir.
Yukarıda değindiğim sebeplere şimdi de salgın tehlikesi eklenmiş oldu.
Ayrıca okulumuz TEMATİK MOBİLYA LİSESİ’nin uygulama atölyeleri orta ölçekli bir fabrika kadar büyüktür. Her makinanın arası en az iki- üç metredir. Ayrıca istasyon sistemi şeklinde eğitim ve uygulama yaptığımızdan dolayı bir makine başında kalabalık oluşturmadan öğretim yapılmaktadır.
Her atölyenin kendine has makine parkuru olduğundan uygulama atölyeleri farklıdır. Bu nedenle öğrencilerin yığılması, sosyal mesafeyi ihlal etmesi söz konusu değildir. Makinelerde çalışırken öğrencinin biri makinenin bir tarafında, diğeri diğer tarafında çalışır. Makinelerin en küçüğünün boyu, bir buçuk- iki metredir. Dolayısıyla ister istemez sosyal mesafe kendiliğinden oluşmuş oluyor…
Ben meslek liselerinin önemini, üretim açısından olduğu kadar sağlık açısından önemini anlatadurayım, her bakımdan yazboz tahtası yapılan eğitim ve özelde meslek eğitimi ile ilgili yeni bir karar alınmıştır. Bu kararla da çalışma ve üretme şevkimiz olumsuz yönde etkilendi. Kendimizi kulelerle savaşan kelebek gibi hissediyoruz. Her seferinde gidip o duvara tosluyoruz.
Bu olumsuz karar, her ne kadar sadece mobilya bölümünü ilgilendiriyor olsa da, tepeden inme, sahadan uzak, masa başı alınan karalar bizleri üzmektedir. Zaten ucundan kulağından kırpa kırpa kuşa çevrilen müfredatımıza bir çelme daha takıldı. Mobilya okuyan öğrencilerimiz onuncu sınıfın sonunda uzmanlık eğitimi almak için kendi seçtikleri bir dala yöneliyorlardı. Bizim okulumuzda bu dallar Mobilya Ressamlığı dalı, Mobilya Döşemeciliği dalı ve Mobilya Üretim dalı diye ifade edeceğimiz uzmanlık alanlarında iki yıl daha eğitim görüyorlardı. Bu uzmanlık dalları gereği fabrikalarda staj görüyorlardı. Bu uzmanlık dallarından DÖŞEME dalı, diğer okullarda talep olmadığında tüm Türkiye’de kapatıldı. Mesleki uzmanlık dalları zaten bölge ihtiyacına göre açılması için geliştirilmiş bir çözümdü.
Soruyorum, Kararı alan kişiler acaba oturdukları sandalyenin, koltuğun, kanepenin uzaylılar tarafından üretildiğini mi zannediyorlar? Kaldı ki İnegöl gibi mobilya gelirinin yüzde ellisinden fazlası yumuşak mobilyalar oluşturmaktadır. Döşemeci kalfaların, ustaların mumla arandığı bir şehirde, ihtiyaç duyulan elemanı okullarda değilse nerede yetiştireceğiz? O vakit kapatalım tüm meslek liselerini, hangi okulu bitirdiğinin bir önemi yok, birkaç saatlik kurslarla isteyen herkese sertifika verelim…
Pırasanın bile altı ayda yetiştiğini unutarak sertifika ile meslek adamı yetiştirileceğini düşünüyorsak vay halimize…
Sanırım bu son yazım olacak. Mesleki eğitime olan inancımı yitirdiğimden bir süre sizlerle olamayacağım.
Okulumuzun güzel bir sloganı var. Burada onu ifade etmeden geçemeyeceğim: “İş arayan değil, ARANAN ELAMAN olmak için mesleki eğitim”
Esenlikler diliyorum.