Merhaba…
Öncelikle dünyayı esir alan virüs nedeniyle hepinize geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim.
‘Bir musibet bin nasihatten evladır’ demiş atalarımız…
Bu musibet bizlere unuttuğumuz birçok değerimizi hatırlamamızı sağladı. Bu değerlerin başında da ‘Üretim kültürü’ gelmektedir.
Bu illet bize göstermiştir ki; ‘ürettiğiniz kadar varsınız’
Zor günler geldiğinde, tek başınıza kaldığınızda kendi kendinize yetebilecek üretiminiz varsa ayakta kalırsınız. Üretme yeteneğinizi kaybettiğiniz zaman tökezlersiniz, yardıma muhtaç hale gelirsiniz.
Peki, göreceli olarak üretimden uzaklaşan genç nesle bu ruhu nasıl geri kazandıracağız?
Şu bir geçek ki üretim eğitimine ne kadar erken yaşta başlanırsa o kadar kalıcı oluyor. Nitekim atalarımız, ‘ağaç yaşken eğilir’ demişlerdir.
Birey el melekelerini kaybetmeden yani kemik yaşı olgunluğa ermeden, bu iş bitirilmelidir. Yirmi beş otuz yaşına geldikten sonra bir insanı üretime katmak çok zordur.
Düşünün, eğitim hayatı boyunca üretimin hiçbir kademesinde ciddi anlamda görev almamış birine, ‘hadi bakalım, aşama aşama tüm okulları bitirdin, yüksek lisans da yaptın, ne duruyorsun hadi şimdi üret bakalım’ dediğinizde otuzlu yaşlara yaklaşan bu şahsın gerçek hayattan kopuk bir süreç içerisinden birden üretim zorluğu karşısında çaresizce öteye beriye koşuşturmaktan başka ne yapmasını beklersiniz ki…
Peki, üretim pratiğini genç kuşaklara nasıl kazandıracağız?
Bunun için birkaç yolumuz var.
Bu yollardan bir tanesi ve en önemlisi meslek liseleridir.
Bir diğeri ve en önemlisi tematik meslek liseleri.
Bir diğeri ise mesleki ortaokullarıdır. (Şu anda meslek liselerinin ortaokulu yok ama açılabilir)
Ve meslek yüksekokulları ve mühendislik fakülteleri şeklinde sıralanabilir.
Milli Eğitim Bakanımızın da bizlerle aynı kanıda olması bizleri sevindirmektedir. Ve yaptığımız tespitlerin/ çağrıların yerinde olduğunun ve boş konuşmadığımızın yetkililerce de teyid edildiğini görmekten mutlu oluyoruz.
Bakanlığımız tarafından geliştirilen ‘Her Esnafa Bir Öğrenci’ projesi bu bağlamda değerlendirilebilir. Milli Eğitim Bakanlığınca pilot olarak ‘Kırşehirli Genç Ahiler Çalışma Hayatında’ ismi ile hayata geçirdiği çalışmanın tüm yurtta her yaz tatilinde yaygınlaşarak uygulanması çok faydalı olacaktır kanısındayım.
Bu projeyle, çocukların sosyal ilişkileri gelişir, okulda öğretilen bilgileri deneyimleme imkanı bulurlar. Bu çocuklara biraz da harçlık verilirse hem çalışma ve üretme motivasyonları gelişir, hem ailesine az da olsa katkı sağlamanın mutluluğunu tadarlar. Ailenin sadece refahına değil zorluklarına da ortak olur. Böylelikle faydalı bir şey yaparak kendilerini değerli hissederler.
Yalnız bu tür uygulamalar için yasal bir zemin oluşturmak çok önemlidir.
Örneğin, bu çocukların hangi meslek grubunda çalıştırılacağı, çalışma saati, sigortası gibi işletmeyi zora sokmayacak ve yasal olarak da zor durumda bırakmayacak şekilde düzenleme sağlanmalıdır. Örneğin iş güvenliği yasasını bu tür yarı zamanlı çalışan gençler için esnetebiliriz.
Bence iş güvenliği yasasını biraz fazla abarttık.
Mevcut iş güvenlik yasalarını hakkı ile uygulamaya kalksak, üretim yapmak nerdeyse imkansız gibidir. Örneğin bir esnafın kendi çocuğunu iş yerine götürmesi, çalıştırması yasal olarak olanaksızdır. Kendi çocuğu bile olsa iş yerinin özelliklerini ve yeterliklerini bildiğini belgelemesi gerekiyor. Bunun için ya halk eğitim merkezinden ya da herhangi bir meslek lisesinden belgesi olması gerekir. Sigortası da cabası.
Bir veli çocuklarını yaz tatilinde sosyalleşmeleri için ve meslek deneyimi kazanması için herhangi bir esnafın yanına gönderemiyor. Birçok işletme başına yasal bela almamak için çocukların kısa zamanlı çalışmasına sıcak bakmıyor.
‘Al Mehmet abi, bu çocuk yaz boyunca senin yanında çalışsın, eti senin kemiği benim.’ söylemleri çok geride kaldı. Öte yandan ‘çırağı olmadığın bir işin ustası da olamazsın’ gerçeği karşımızda capcanlı duruyor.
Dolayısıyla yazları çalışmak isteyen gençlerin gidip bir ustanın veya esnafın yanında iş bulmaları çok zordur. Yaz tatilinde öğrenci çalıştıran işletme sahibi de büyük bir sorumluluk ve risk almaktadır. Şikayet halinde çocuk işçi çalıştırmaktan sigortasız işçi çalıştırmaya kadar büyük cezalar yeme ihtimali çok yüksek.
Çalışan gençlerin durumu böyle iken, çalışma imkanı bulamayan gençlerimizin durumu daha içler acısıdır.
Onlarsa bilgisayar ya da ekran başında tatilini ve kendilerini hiç fark etmeden tüketmektedirler.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak!”
Sağlıklı güzel günler dileklerimle, esen kalınız.