Meslek edinmek, zorlu meşakkatli bir süreçtir. Hiçbir zaman “Ben bu mesleği yüzde yüz öğrendim” diyemezsiniz. Mütemadiyen mesleğinle ilgili tecrübelerine yenilerini eklemek zorundasınız.
Bazı meslekler vardır ki, onları öğrenmek için hem fiziki açıdan hem de toplumsal algı ve bakış açısından zorluk derecesi çok yukarılardadırlar. Bu tür mesleklere erkek egemen meslekler denir. ‘Erkek işi’ denir. Erkekler, ellerinin hamuru ile bayanların bu işe karışmalarını istemezler. Bilirler ki bayan eli değdiğinde tahtları sarsılacak, alışılagelmiş deneyimlerini gözden geçirmek zorunda kalacaklardır.
Bu mesleklerin başındaysa mobilyacılık gelir. Son yıllarda bayanların bu mesleğe olan ilgisi meslek liselerine de yansıdı. Kızlar, sınıf mevcutlarının şimdilik yüzde otuzunu oluşturmaktadırlar.
Bazı meslekler vardır ki o mesleği icra etmek için iyi bir gözlemci olmaya ihtiyaç vardır. Bilindiği üzere toplumumuzda kız çocukları anneleriyle büyür, onları gözlemler, birlikte yemek yaparlar, büyüdükçe sorumlulukları da artar. Mutfaktaki işlerin yanı sıra, diğer ev işlerini de üstlenirler.
Tüm bu işleri yaparken hem hayata dair deneyim kazanırlar, hem de sorumluluk bilinci gelişir. Bilinçle birlikte etraflarındaki eksiklikleri de görme imkanı bulurlar. Mesela mutfakta düzenin nasıl olması gerektiğini gözlemlerler. Bulaşık makinesinin yerini, bardakların konulacağı rafın yüksekliğini, konservelerin nasıl depolanması gerektiğini gözlemlerler.
Bir yerde bir sorun varsa o soruna en iyi çözümü de sorunla yüz yüze kalan insanlar bulur. Bir gardırobun en fonksiyonel ve en kullanışlı nasıl olması gerektiğini onu üreten ustadan ziyade kullanan insan daha iyi bilecektir. Dolayısıyla mobilya bölümü kız öğrencileri erkeklerden daha detaycı ve daha fonksiyonel mobilyalar tasarlama yeteneğine sahiptirler. O yüzden tasarım konusundaki detaycı yaklaşımlarından dolayı kız çocuklarımızı bu mesleklere yönlendirmek doğru bir yaklaşım olacaktır.
Bir de tasarladıkları objeleri, ürünleri, mobilyaları üretme imkanı verilecek olursa çocuklarımızın eğitimden aldıkları haz ve verim katmerleşecektir.
Ben bu durumu okulumuzdaki kız öğrencilerimizden bizzat gözlemledim. Tasarladıkları ürünleri atölyede üretirken zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorlar bile, günde dokuz on saat atölye uygulamaları dersleri var. Buna rağmen derslerin bir çırpıda bittiğinden dem vurmaktadırlar. Yarıyıl tatilinde aralıksız okulda çalışmaya, üretmeye devam ettiler. Onların üretirken yüzündeki mutluluğu gördükçe doğru yerde, doğru işler yaptığımı düşünüyor ve mesleğimle gurur duyuyorum.
Buradan da anlaşılmaktadır ki, kızlarımıza/ kadınlarımıza fırsat verilse, destek olunsa yapamayacakları, altından hakkıyla kalkamayacakları hiçbir iş kolu yoktur. Kadınlarımızın bu iş gücünden, yeteneğinden her yerde faydalanmalıyız.
Hani derler ya buraya bir kadın elinin değmesi lazım diye.
Evet, aynen öyle.
Yaradan onları öyle bir kapasite ve yetenekle yaratmış ki, sanki erkeğe vermediği iç görü, hissediş ve mükemmellik onlarla tamamlanmış.
Kadınlarımız sadece hayatın kaynağı değil, hayatın daha güzelleştirilmesinde ve iyileştirilmesinde ve geliştirilmesinde de odak merkezlerimizdir. Onlar hayatın işleyişinde merkezkaç kuvvetlerimizdir. Enerjileri tüketilmeden, itibarsızlaştırılmadan, varoluşlarından getirdikleri yeteneklerini gün ışığına çıkarmalarını sağlamalıyız.
İnsan dünyada, hayal ettiği müddetçe yaşar.
Hayallerinizi gerçeğe dönüştürmek için yeniden, yine de meslek lisesi.
Bu vesileyle buradan mobilya kenti İnegöllülere seslenmek istiyorum: Bu kızlarımızı yakından takip edin ve destekleyin.