Bir eğitimci olarak ‘Eğitim süreci nasıl daha eğlenceli ve işlevsel hale getirilebilir?’ sorusuna epey kafa yordum. Bu soruyu cevaplamaya yönelik başarılı kişisel girişimlerim olduğu söylenebilir ancak konuya nesnel çözümler getirdiğini iddia eden eğitim sistemlerini keşfetmek de fazlasıyla ilgimi çekiyor.
Son dönemlerde oldukça popüler olan kuzey ülkelerine özgü eğitim sistemlerinin Türkiye’de uygulanabilirliği tartışma konusu. Dünya genelinde kabul görmüş eğitim sistemlerini ülkemizde uygulayan eğitim kurumları olduğu gibi buna karşı çıkan otoriteler de var. Ülkelerin refah düzeyleri ve toplumun beklentileri denkleme dahil edilmediğinde bu sistemlerin söz konusu coğrafyadaki işlevselliğine dair doğru bir sağlama yapılamıyor. Herhangi bir ekolü alt yapı oluşturmadan ve gereksinimleri doğru tanımlamadan kopyalayıp yapıştırmanın çare olmadığına çokça şahit oldum. Müfredata entegre edilemediği için sürekliliği olmayan göstermelik ‘eğlenceli’ etkinlikler ve ‘yeterince eğlendiysek çıkarın test kitaplarını’ anlayışı maalesef bizi çözümden uzaklaştırıyor. Bu nedenlerden dolayı oyun tabanlı eğitim alanında öncü ülkelerden biri olmakla birlikte donanımlı birey yetiştirme noktasında rüştünü ispat etmiş Alman eğitim sistemini yakından tanımak ve bunun bir parçası olmak için Eylül 2021’de Berlin’e yerleştim. “Alman halkının ihtiyaçlarına yönelik kurgulanmış ve başarıya ulaşmış bir sistemin Türkiye dinamiklerine uygun özgün versiyonu nasıl olurdu?” sorusuyla uzunca bir süre meşgul olacağım gibi görünüyor.
Dünya genelinde eğitim sistemleriyle ünlenen ve en başarılı kabul edilen ülkelere baktığımızda Güney Kore, Singapur ve Finlandiya gibi birbirinden çok farklı olmakla birlikte temel benzerlikler de barındıran yaklaşımlar görüyoruz. Yetişkin okuryazarlık oranı, kadınların okulda geçirdiği ortalama yıl sayısı vb. faktörlerin belirleyici olduğu sıralamalarda yukarılardaki yerini koruyan ülkelerin ortak özelliği eğitime ve öğretmene duyulan büyük saygı. Ayrıca hazır taslak kullanmak yerine kendilerine özgü bir model geliştirip bunu benimsemiş durumdalar. Asya ve Kuzey ekolünün yaklaşık olarak aritmetik ortalamasını almayı başaran Alman eğitim sisteminde de fırsat eşitliği ilkesi net biçimde uygulanırken kişisel yönelimler ve akademik başarı göz önünde bulundurularak erkenden öğrencinin yol haritası belirleniyor.
Tüm bunlar değerlendirildiğinde öğrencilerin okulda kendini mutlu ve eşit hissettiği, neden orada olduğunun farkında olduğu ve bunu anlamlandırdığı, içinden çıktığı topluma faydalı birey olma noktasında motivasyon sahibi olduğu bir eğitim sistemini ideal olarak tanımlayabiliriz. Böyle bir sisteme evrilme süreci bizim için mümkün mü? Çok uzun sürmesi muhtemel olsa da bence mümkün. Milletçe öğrenilmiş çaresizliğe yatkın bir yapımız var ama bir yandan da şahane renkli ve üretken bir toplumuz. Ayrıca adaptasyon hızımız müthiş yüksek. Bu kadar çok sistem değişikliğine bu denli hızlı uyum gösterebilen başka ülke var mıdır bilemiyorum. En kötülerini bile içselleştirip bir parçası olmayı başarabildiğimize göre bizim için en güzelini hayal edip onu kurgulama mücadelesine girişmek neden olmasın?
Umut dolu fikirlerinizi merakla bekliyoruz. Tebrikler.