“Z kuşağının eğitiminde teknolojinin yeri ne kadar olmalı?” sorusu gerek öğretmenler gerekse veliler için tartışılan bir konu. Yeni nesil öğrenme için bilgisayar desteğinin önemini kabul ediyoruz fakat öğretmenlerimiz ve öğretmen adaylarımız bu bilgi ve beceriye sahip mi? Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erhan Şengel ile okullarımız ve eğitim fakültelerimizdeki teknolojik altyapıyı ve eğitime yansımalarını konuştuk.
SÖYLEŞİ: CANAN GÜLEÇ
Eğitimde teknolojinin kullanımı kavramının tam karşılığı nedir?
Teknolojinin kullanımı denildiğinde, bilgisayarı kullanmak teknolojiyi kullanmak gibi anlaşılıyor. Eğer ben eğitimde bilgisayarı ve Powerpoint’i kullanıyorsam teknolojiyi kullanıyorum demektir diye düşünülüyor. Oysa bu doğru bir düşünce değil. Bilgisayar destekli öğretim ile bilişim teknolojilerinin kullanılmasını aynı sanma yanılgısındayız. Bilgisayar destekli öğretim dediğinizde bilgisayarı öğrenciye verirsiniz, öğrenci öğrenmeyi bilgisayar üstünden yapar. Bazı cd setleri ya da internetten ulaşılan programlar var. Siz öğrenciyi o sistemle baş başa bırakırsınız ve oradan öğrenir. Oysa bilişim teknolojilerini kullanmak bir araçtır. Biyoloji dersinde mikroskobu kullanmakla Powerpointi ya da akıllı tahtayı kullanmamız aynı şey aslında. Dolayısıyla teknoloji sadece bilgisayar olmak zorunda değil. Bilişim teknolojilerini dersin araç gereçlerinden biri olarak kullanan ve bilgisayar destekli eğitim yaptığını söyleyen eğitimcilerimiz var, ancak bu uygulama bilgisayar destekli eğitim değildir. Bilgisayar Destekli Eğitim olabilmesi için öğrencinin bilgiyi bilgisayar (internet, CD veya yazılım) ortamından öğrenmesi, öğretmenin ise rehber olarak görev alması gerekmektedir.
Eğitimde teknolojiyi kullanmak, öğrenmede nasıl bir fark yaratacaktır?
Bana göre, eğitimin içindeki teknoloji sadece bilgisayarla sınırlı değildir; kalem kağıt da bir teknolojidir. Kara tahtayı düşünün, nasıl ortaya çıktığını araştırırsanız bir köyde çocuklara eğitim vermeye çalışan rahip ahırda anlatım yaparken siyah bir duvara kazıma yapıyor. Ve oradan hareketle kara tahta bulunuyor. Bu da o günün teknolojisiydi. Bugün çocukların ilgisini çekebilmek için elbette bilgisayar kullanılmalı. Neden derseniz; çünkü Edgar Dale’nin öğrenme piramidini düşündüğünüz zaman benim size sohbetimiz sırasında anlattıklarımın yüzde 5’ini hatırlayacaksınız, ama anlatırken bir de gösterme yöntemini kullanırsam bu oran yüzde 90’a çıkacaktır. Piramit tabanına indikçe öğrenme oranı artıyor ve genişliyor; bu genişleme öğrencinin işin içine katılmasıyla doğru orantılı. Teknolojinin kullanılma nedeni daha çok duyu organına hitap etmek içindir. Ben dersim için sadece Powerpoint ile ders yaparsam ve bu da sadece metinlerden oluşursa tahtaya yazmamdan ne farkı var o zaman? Vakitten kazanmış oluyorum, kısa sürede daha çok metin aktarmış oluyorum. Tahtaya yazılmasından farkı ne diye bakarsak daha kötü bir yöntem çünkü en azından öğrenci tahtaya yazılanı defterine aktarırken kendisi de yazıyordu, yazarak öğrenmiş de oluyor. Bu nedenle de sadece metin yansıtırsak eğer teknolojiyi doğru kullanamamış oluruz. Gerekli miktarda bilgi aktarımı için uygun teknolojiler kullanılmalı.
Günümüz öğrencilerinin sıkılmadan dinleyeceği ders içeriği nasıl olmalı?
Öğrenciler her şeyden sıkılıyorlar, nesilleri düşünürsek eğer ben dijital göçebeyim ama yeni nesil Z kuşağı bu teknolojiyi her an kullanıyor. Bu öğrencilerin günümüzde ilgisi çok çabuk dağılıyor ve aynı anda birkaç işi yapabilecek kapasiteleri var. Benimle konuşurken telefonundan mesaj yazıyor, bizim zamanımızda böyle bir şey görgüsüzlüktü oysa şimdi çok normal karşılanıyor. Biz, eğer kitap okurken biri konuşuyorsa ya okumaktan ya da dinlemekten vazgeçerdik ama bu kuşak öyle değil; ikisini birden yapıyor. Teknoloji öğrencinin dahil edileceği bir yapı olmalı ve 5 duyuya hitap etmeli, doğru kullanılmalı. Şuan bizdeki sadece bilgisayar, akıllı tahta ve Powerpoint gibi algılanıyor. Oysa öğrencinin kolay kolay göremeyeceği yapılar dersin içine teknoloji kullanarak katılmalı. Ben ödevlerimde bu nedenle video işleme istiyorum ki öğretmen adayı konuya dair araştırma ve işleme yapmayı da öğrensin. 40 dakikalık dersin büyük bir çoğunluğu Powerpointle geçmez, araya başka etkinlikler de koyarak etkileşim artırılmalı ve öğrencinin katılım sağlayacağı proje temelli uygulamalar daha fazla uygulanmalı.
Teknolojinin sınıfta kullanılması konusunda yaş ve süre arasında bir ayarlama yapmak gerekir mi?
Orada teknolojinin ne olduğunu öğretmenin değerlendirmesi gerekir. Eğer sadece bilgisayar ve onun üzerinden kullanılacak programlar olarak bakıyorsak evet, küçük yaş gruplarının kullanımında sınırlama olmalı. Ama küçük çocuklarla yapacağınız etkinlikte kullanacağınız tüm eğitim materyalleri de bir teknolojinin ürünüdür sonuçta. Öğrencinin konuyu kavraması için kullandığımız yapılara teknoloji diyoruz. Bilgisayar ve öğretim teknolojileri diye bir alan var. Bu alan bilgisayar olmadan önce de vardı. Teknolojinin eğitime entegrasyonu her zaman vardır. O yıllarda müzecilik uygulaması dikkat çekiciydi, Amerika Birleşik Devletleri ilk önce bu işi başlattı. Taşınabilir müzeler uyguladılar. Normal müzenin dışında bizim BTM gibi deney yapılabilecek alanlar oluşturdular. Teknoloji eğitimde kullanmak yaşa bağlı değil, hangi teknolojinin kullanılacağına bağlıdır. Küçük bir çocuğa tüm etkinlikleri tabletle yaparsanız yanlıştır ama daha iyi anlamasını sağlamak için 40 dakikalık bir dersin 10 dakikasında tablet kullanırsanız yanlış değildir. Bence yaşın etkilerinden çok nasıl ne zaman ne kadar kullanacağınız önemlidir.
Hazır eğitim videolarının sınıf ortamında izletilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğer sınıf ortamında eğitim seti açıp dersi adım adım oradan takip ediyorsanız, bu bilgisayar destekli eğitim değildir. Bilgisayar destekli eğitimde amaç, çocuğun yaşına ve öğrenme durumuna göre seçtiği bir etkinliği evde veya okulda kendi başına yaparak eğitimini desteklemesidir. Sınıfta 25 öğrenciye aynı anda hazır ders videosunu açıp onu izletmek öğretmeni devre dışı bırakmış olur. Her öğrencinin sınıfta dersi dinlerken anlayamadığı yerler de aynı değildir. Bu nedenle tek videoyu aynı anda izletmek doğru değildir. Ancak, ara özetlemeler ile öğretmenin rehberlik edeceği bir düzen oluşturmak video vb. materyalin içeriğindeki kazanımların daha kalıcı olmasını sağlayacaktır.
Okullarımız bilgisayar destekli eğitim yapabilecek donanıma sahip mi? Öğretmenlerimiz o donanımı kullanabilecek durumda mı?
Selçuk Özdemir hocamızın bir yayını var, robotik kodlamanın da ülkemizde yaygınlaşmasını sağlamıştır kendisi. Teknolojinin kullanımı için Türkiye’nin dejavusu tanımını kullanıyor. Atatürk zamanında teknolojinin kullanılmasına dair yurtdışından çok ünlü akademisyenler getirilmiş, sonrasında da hep ünlü kişilerle çalışılmış, dünya bankası bütçeleri hep bu yönde kullanılmış ama bizdeki yatırım her zaman malzemeye yapılmış. Tüm teknolojik entegrasyonlar malzemeler üzerine. Yazıcılar alındı, FATİH Projesiyle tablet dağıtıldı. Selçuk Özdemir’in verdiği şöyle bir örnek vardır, sizin Ferrariniz var, onu kullanacak yolunuz yoksa bu araba sizin ne işinize yarayacak? Ülkenin her ilinde o aracın bakım onarımını yapacak servis ve elemanların olması gerek. Aynı bizim teknolojiyi satın alıp dam kullanamamamız gibi. Bizim FATİH Projesi ve ondan önceki teknoloji alımlarındaki gibi. Akıllı tahtayı alıyorsunuz ama satın alınırken kalibrasyon ve onarım anlaşması yapılmamışsa akıllı tahtayı kullanamazsınız. Bu sorunu çözmek de ne öğretmenin ne de akademisyenin sorumluluğu ya da eğitmenin iş kapsamında değildir.
Öğretmenler gerek teknolojik değişim gerekse uygulama güncellemeleri için hizmet içi eğitim alıyorlar. Bu eğitimlerden yeteri kadar dönüş alabiliyor muyuz? Sorun, eğitimlerin azlığı mı yoksa katılımcı öğretmenlerimizin gönülsüz olması mı?
Konuk dinleyici olarak gittiğim bir hizmet içi eğitimdeki gözlemimi paylaşayım, her okuldan 1 öğretmen katılıyordu, katılımcılar dönüp okuldaki diğer zümre arkadaşlarına anlatıyordu. Anlatıcı kişi eğitime konu olan bilgiye hakim değildi, bu sunumdan öğretmen zaten öğrenemiyor ki okula gidip ne anlatabilir? Hizmet içi eğitimleri bazen takip ediyorum, bazıları online bazıları yüz yüze. İnternetten aynı anda binlerce kişi eğitime katılabilir. Fakat başvuru sayısı 10- 20 gibi çok düşük rakamlarda kalabiliyor. Antalya’nın bir tatil köyünde yüz yüze yapılacak 50 kişilik hizmet içi eğitim için 1000 kişi başvuruyor. Bu yıl ilk defa uygulanan 1 haftalık ara tatilde Yalova İl Milli eğitim Müdürlüğünün düzenlediği Yalova’da sınıf öğretmenlerine robotik kodlama eğitimi verdim. 30 kişilik kontenjana 80 kişi başvuruda bulunuyor. Bu güzel bir gelişme. Hizmet içi eğitime gelen öğretmenlerimizin de daha fazla bilinçli olması ve maksimum oranda verim elde edecek şekilde sıkılmadan, zamanın nasıl geçtiğini anlamadan ve ne zaman bitecek değil de, ne kadar daha fazla bilgi alırız şeklinde düşünerek katılım sağlamalarını temenni ederim. Seminerlerin öğretmen için katkısını fark etmemiz gerekiyor. 13 yıl özel okulda çalıştım, alanın uzmanlarından eğitim alınan güzel seminer dönemlerimiz oldu. O okuldan ayrıldığımda seminerlerden mahrum kaldığım için üzgünüm. Ben şu şekilde düşünüyorum; hemen hemen her şehrimizde bir eğitim fakültesi var. Eğitim fakültesi öğretim elemanları ile il Milli Eğitim Müdürlüklerinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikler MEB seminer haftalarında düzenlenebilir ve belirli kazanımlar ülke çapında uzmanlardan alınarak kalite ve verimi artırabiliriz diye düşünüyorum.
Öğretmenlerimizle ilgili sıkıntıların çözümü için belki de öğretmen adaylarımıza dönüp bakmalıyız. Eğitim fakültelerimizde eğitim teknolojilerinin kullanımında ne noktadayız?
Üniversitelere baktığımızda; bir eğitim fakültesinde her dönem ortalama 1000 öğrencinin bilgisayar dersi alması gerekiyor. Geniş kapasiteli laboratuvarlar olmadığı için YÖK ders düzenlemesini bölümlere ayırıyor, bu 1000 öğrencinin yarısı ilk yıl diğer yarısı diğer yıl ders alıyor. Her yıl yeni öğrenciler gelmeye devam edince artan sayıya yetişmek mümkün değil. Laboratuvardaki bilgisayar sayısı sınıftaki öğrenci sayısının çok altında kalıyor. Öğrencileri bilgisayar kullanmaya yönelttiğiniz zaman bir elinizde kitapçığın olması gerekir. Eğitim fakültelerimizin sıkıntısı bu, öğrenciye verebileceğiniz bir adımlar listesi yok. Donanım olması yeterli değil, bir de onlara föy vermeniz gerekir. Ben burada adım adım bir yönlendirme listesi hazırladım. Ama uygulamalar yeterli olmuyor tabii. Hocaların daha çok asistanla çalışması öğrencilerin daha iyi eğitim alması için planlamayı kolaylaştıracaktır diye düşünüyorum.
Eğitim fakültelerinde nasıl bir düzenleme yapılmalı ki öğretmen adaylarımızı daha donanımlı yetiştirelim?
Okullarda ne varsa, eğitim fakültelerinde de aynısı olmalı. Okulda akıllı tahta var, eğitim fakültesinde de aynısı olmalı ki öğretmen adayının tahta kullanımına dair eğitim alması gerek. FATİH Projesi koordinatörü yıllar evvel üniversitemize sunuma gelmişti, kendisine okullara dağıtılan akıllı tahtalardan eğitim fakültelerine ne zaman vereceksiniz diye sordum. Göreve başlayacak öğretmeni hizmet içi eğitime gönderip tahta kullanmayı öğretmek yerine buradan öğrenerek çıkması daha doğru bir uygulama olacaktır. Koordinatörden, hiçbir eğitim fakültesinden talep alınmadığı yanıtı geldi. Bence başlangıçtaki altyapı Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’le işbirliği halinde olmalı. Eğitim fakültesi öğrenci sayıları azaltılmalı. Eğitim fakültesindeki öğrenciye 21. yüzyıl becerisi, tersyüz eğitim, bilgisayar destekli eğitim kavramlarını verebilmek için üniversitedeki hocaların da bunu biliyor olması gerekir tabii. Fakültedeki herkes akademisyen olduğu için bilgisayarı kullanabilir ama o teknolojiyi öğretmen adayını eğitmek için teknolojinin ders kapsamında nasıl kullanılacağını öğretmek gerekiyor. Örnek olacak teknolojiler derslerde kullanılmalı. Yalnız kullanılacak materyaller listelemek yeterli olmayacaktır. Aynı zamanda öğrencini aktif katılımını sağlayacak uygulamalar yapılacak fırsatlar verilmelidir. Örneğin ben derslerimde Edmodo yönetim sistemini kullanıyorum, öğrenci ile sürekli iletişim halinde olmayı sağlayan bu sistemi öğrenci adayı kullanarak ileride kendi sınıfında kullanacağı örnek bir uygulamayı deneyimlemiş oluyor. Özel yazılımlar kullanılabilir tabi, ancak üniversiteden mezun olan bir öğretmen o sisteme erişim sağlayamayacaktır. O nedenle her ortamda erişim sağlayabileceği güncel örneklerin uygulamalarını yapılması gerektiğini düşünüyorum.