Son Dakika

Din eğitiminin neliği, nasıllığı ve bilimselliği üzerine…

Din eğitiminin önemine ve hali hazırdaki seyrine; günümüz bilim dünyasında, din eğitimi ve din eğitimi bilimi alanında yapılacak çalışmalara ve gayret gösterecek bilim insanlarına duyulan ihtiyacın önemine dikkat çekmek üzere bu yazı kaleme alınmıştır.

İnsanın inanma ihtiyacı, kutsal ve mutlak bir varlığa yönelişi insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insandan bu yana din olgusu hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak varlığını günümüze kadar sürdüregelmiştir. Dinî bilgiler bir şekilde kuşaktan kuşağa aktarılmış, bu aktarımda formel veya informel boyutta din eğitimi ve öğretiminin önemli payı olmuştur. Ancak yakın bir zamana dek din eğitimi, özellikle Türkiye’de, ayrı bir disiplin olarak ortaya çıkma imkânı bulamamış, mevcut bilim dalları arasında yerini alamamıştır. Muhakkak ki asırlardır uygulana gelen dinin öğretimini yapmak ayrı şey, bunun kime, nasıl, ne amaçla, hangi düzeyde yapılacağını belirleyecek teoriler geliştirmek ve bu teorilerle dinî uygulamaları gerçekleştirmek ayrı ve yeni bir şeydir.

Her ne kadar din ve din eğitimi uygulamaları insanlık tarihi kadar eskiye dayansa da din eğitimi faaliyetlerinin bilimselliği üzerine düşünmenin yeni denilecek bir zaman diliminde ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu süreçte, bir yandan din eğitim biliminin neliği, diğer bilimler arasındaki konumu ve onlarla ilişkisi araştırılıp, metodolojisi oluşturulurken bir yandan da din eğitimi uygulamalarının incelenmesi ve irdelenmesi çalışmaları devam etmektedir.

Bir bilim dalı olarak din eğitimi, mevcut bilimsel uğraş alanları içinde yerini alan son disiplinlerden biridir. Bu sebeple, çalışma alanının kapsamı, yöntem ve yaklaşımlarının neliği ve nasıllığı, mevcut bilim kategorileri içerisinde nereye konuşlandırılacağı gibi hususlarda tartışmalar devam etmektedir. Bu tartışmalar, esasen, din eğitimi biliminin ilahiyat bilimleri arasında yer alması gereken teolojik bir disiplin mi yoksa sosyal bilimler kategorisi içinde değerlendirilmesi gereken sosyal bilimsel bir çalışma alanı mı olduğu temel ayrımına dayanır. Dolayısıyla meselenin temelden kavranabilmesi için, öncelikle tartışmanın özünde yatan temel varsayımların irdelenmesi ve incelenmesi gerekir.

Yeni bir disiplin: din eğitim bilimi

Din eğitim bilimi, Batı’da 19. asrın sonlarında eğitim bilimleri yanında ayrı bir bilim olarak doğmuştur. Türkiye’de ise din eğitiminin bilimsel ve teorik boyutuyla ilgilenilmeye ancak 20. asrın sonlarında başlanmıştır. Oldukça geç denebilecek bir zamanda ortaya çıkan, mevcut disiplinler içinde müstakil bir bilim dalı olarak yerini geç alan din eğitimi alanında yapılacak her türlü çalışmanın önemi malumdur. “Yeni” bir disiplin olarak ortaya çıkan din bilimlerinde, din eğitiminde, nitelikli bir eğitimin gerçekleştirilmesi için nasıl bir makro-teoriye ihtiyaç duyulduğuna yönelik mevcut çalışmaların azlığı dikkat çekmektedir. Özellikle nitelikli bir din eğitimi için gerekli yol, yöntem, yaklaşım, teknik ve metotların üzerine bina edileceği teorik zemin hakkında şimdiye kadar yapılmış araştırmaların yeterli olduğu söylenemez. Büyük ölçüde geleneksel din eğitiminin ve öğretiminin dayandığı teolojik yaklaşımın da ayrıntılı olarak inceleme konusu edilmediği görülmektedir.

Eğitim biliminin bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkışı, din eğitimini de beraberinde getirmiştir. Din eğitimi bilimi de “kime, neyi, nasıl, ne amaçla ve hangi düzeyde öğretelim?” sorularına karşılık bulmamızı sağlayacak teoriler oluşturmak ve geliştirmek üzere bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Böylelikle din eğitimi bilimi, dünyada kendine has bir araştırma konusu, hedefi, ilke ve metotları olması hasebiyle müstakil bir disiplin olarak bilimsel alanda yerini almıştır.  Türkiye’de ise din eğitimi biliminde ilk çalışma Prof. Dr. Beyza Bilgin tarafından yapılmıştır. Bilgin’in 1980 yılında yayımlanan Türkiye’de Din Eğitimi ve Liselerde Din Dersleri, 1988’de yayımlanan Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi adlı eserleriyle din eğitimi biliminin temeli atılmış, Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı’nın 1980’de yayımlanan İslam’da Eğitim adlı sistematik yaklaşımla ortaya koyduğu eseriyle din eğitim biliminin oluşumuna ilk katkı sağlanmıştır.[1]

Bir bilim dalı olarak kabul görmesine rağmen din eğitiminin mevcut bilimler içinde nerede olması gerektiği hususunda farklı görüşler söz konusudur. Din eğitiminin mevcut bilimler içinde işgal ettiği yer, geliştirilecek teorilere çıkış noktası olacak, hangi model ve yaklaşımlarla din eğitiminin yapılacağına yol gösterecektir. Din eğitiminin mevcut konumu hususunda farklı görüşlerin olması, yaklaşım ve modellerin belirlenmesinde de farklılığa sebep olmaktadır. Başka bir deyişle, din eğitim bilimi için ne tür bir yaklaşımın uygun olacağının tespitinde, bu bilim dalının neliği ve diğer disiplinler içindeki yeri ve konumu önemli rol oynamaktadır.

Din eğitim biliminin kavram çözümlemesi yapıldığında; din, eğitim ve bilim olmak üzere müstakil kavramlardan, din eğitimi ve eğitim bilimi olmak üzere de birleşik kavramlardan oluştuğu görülmektedir. Din eğitim biliminin ihtiva ettiği bu kavramlarda bir anlam birliği sağlanmadan ve bir bilim dili oluşturulmadan, bu araştırma alanında bilim yapma imkânından söz etmek oldukça zordur.[2]

Din eğitim biliminde bilimsel çalışmalarda izlenecek yol, model ve yaklaşımlara ilişkin akademik gayret sarf eden bilim insanlarının görüşleri incelendiğinde yukarıda söylenenlere mukabil pek çok görüş farklılıklarının olduğu görülmektedir. Bu hususta, bilimler arasındaki konumu itibariyle din eğitim bilimine; Rudolf Peil, Eric Feifel, Eugen Paul, Nakıb el-Attas, A. H. Brohî, M. E. Zeki Bedevî ve Muhammed Kutup gibi ilahiyat bilimi gözüyle bakan, Aleks Stock gibi ilahiyat bilim grubu içinde ama bağımsız bir disiplin olarak bakan, Hans Dieter Bastian, Selâhattin Parladır, Osman Pazarlı gibi eğitim bilimi gözüyle bakan, Hubertus Halbfas gibi din bilimleri gözüyle bakanlar olduğu görülmektedir. Din eğitim bilimine yaklaşım tarzı olarak, yukarıda belirtildiği üzere, bazı bilim insanları eğitim-bilimsel temellendirmeyi uygun bulurken, bazıları hem teolojik hem de eğitim-bilimsel temellendirmeyi uygun görmektedirler. Hans Dieter Bastian gibi teolojik temellendirmeye yönelik apaçık bir karşı duruş sergileyenlerin varlığı da dikkat çekmektedir.[3]

Din, akıl ve bilim

Modern Çağ’daki bilimsel paradigma Rönesans ile birlikte değişime uğramış, metafizik bakış açısı yerini bilimsel bir dünya görüşüne bırakmıştır. Din de dâhil olmak üzere pek çok alanda reform hareketleri başlamış, Aydınlanma Dönemi ile birlikte başlayan Akıl Çağı ile Tanrı merkezli bakış açısı yerini, insan ve akıl merkezli bir bakış açısına bırakmıştır. Martin Luther, Protestan devrimi ile özelde Hıristiyanlığın, genelde ise tüm dinlerin reforme edilmesine ilişkin görüşlerin temellerini atmıştır. Bugün ortaya çıkmış olan tüm yaklaşımların temelinin 17. ve 18.yüzyıllarda ortaya çıkan bu paradigmal dönüşüme dayandığı söylenebilir.[4]

Dinî çoğulculuk

  1. Vatikan Konsili’ne kadar Hıristiyanlık dışındaki diğer dinler Hıristiyan dünyanın gündemine hiç girmemişti. II. Vatikan Konsil kararı ile yürürlüğe giren “Hıristiyanlık’tan Başka Dinlerle İlişkiler Deklarasyonu”[5] ile artık diğer dinler de Hıristiyan dünyanın gözardı edemeyeceği bir gerçek haline gelmişti. Önceden görmezden gelinen, yok sayılan bir realitenin konsil kararı ile kabulünün ardından, modern çağın çoğulcu toplumlarındaki dinsel çeşitliğin de artışı ile başka dinlerin eğitim ve öğretimi de din eğitimi ve öğretimi alanına dahil olmuştur. Michael Grimmitt’in din eğitimi alanında non-denominational diye nitelenen ve mezhebe dayalı olmayan, eğitim kurumlarında uygulanmakta olan din eğitimine ilişkin var olan yaklaşımları değerlendirirken son kırk yıl içinde[6] diye bahsini ettiği dönem üstü kapalı bir şekilde bu döneme yani 1960’lara II. Vatikan Konsil sonrasına işaret etmektedir. 1960’lardan sonra din eğitim ve öğretimine ilişkin çoğulcu ve seküler anlayışla pek çok öğretim metodunun ortaya çıktığı görülmektedir.

Din eğitim modelleri

Batıda din eğitimine yönelik önerilen birtakım modeller; mezhebe/dine göre din eğitimi, mezhepler/dinler arası din eğitimi, dinler ve mezhepler arası din eğitimi, bir dinin dindarını yetiştirmeyi hedefleyen benimsetici din eğitimi gibi çeşitlilik arz eden geniş bir uzanım içinde yer almaktadır. Önerilen her bir model, önceki modellerin eksiklerini giderme iddiasını taşımakta, öneriyi ortaya atanların din eğitimi beklentisine ve din eğitimine biçtiği role göre şekillenmektedir. Önceki modellerin eksiklerini giderme amacıyla önerilen yeni modellerin birtakım eksiklikleri de beraberinde getirdikleri gözden kaçmamaktadır.

Modernleşme ile birlikte dinin hayattaki ve eğitimdeki yeri köklü biçimde değişmiş olmasına rağmen her ülke kendine has devlet ve toplum yapısına göre şekillendirilmiş bir din eğitim anlayışını uygulamaktadır. Michael Grimmitt ve John Hull uygulanmakta olan din eğitim faaliyetlerinin dinî öğrenme, din hakkında öğrenme ve dinden öğrenme şeklinde üç ana başlıkta incelenebileceğinden bahsetmektedir. Bu üç türden her birinin farklı uygulamaları olabilmektedir. Farklı ülkelerdeki farklı din eğitimi uygulamaları, bu üç tür üzerinden incelenip bir sınıflandırma yapılacak olsa, yine başlıca iki model altında toplanabileceği görülmektedir. Bu iki model de şunlardır: dine/mezhebe dayalı, din ya da mezhebi benimsetmeyi amaçlayan (confessional) modeller ve belli bir dini/mezhebi benimsetmeyi amaçlamayan (non-confessional) modeller.[7]

Zarife Şeyma Altın din öğretiminin geçmişte gerek Doğu’da gerekse Batı’da eğitim sisteminin tümünü şekillendiren temel unsur olduğunu, dinin hayatın tümünü kuşatan bir etkiye sahip olduğunu ancak modernite ile birlikte bu etkisini yitiren din öğretiminin genel okul derslerinden bir ders haline geldiğini ifade eder. Ona göre din dersinin okullarda okutulup okutulmayacağı ya da ne şekilde genel eğitim sistemi içinde din dersine yer verileceği hususu -yukarıda da anlatıldığı gibi- din anlayışı, din-devlet ilişkisi, devletin dinden ne anladığı, halkın devletten ne anladığı gibi konularla doğrudan ilişkilidir.[8]

 

Beyza Bilgin din eğitiminin teorik anlamda hem ilahiyatın hem de eğitimin bir yan disiplini olarak düşünülebileceğini, pratikte ise okul, aile, cami görevi olarak, cemaat etkileşimi olarak karşılık bulacağını ifade etmiştir. Bilgin, din eğitiminin disiplinler arası niteliğine dikkat çekerek, din eğitimine ilişkin tüm problemlerin çözümünün sonuç itibariyle ayrı bir çalışma alanında bulunabileceğini bu alanın da din eğitim bilimi olduğunu öne sürmüştür.[9]

Türkiye’deki mevcut duruma bakıldığında Beyza Bilgin’in kurucularından olduğu Din eğitimi biliminde farklı görüş ve yaklaşım tarzlarının varlığı göze çarpmaktadır. Bu farklılıkları Suat Cebeci bir fikir zenginliği addetmekte, ileriye dönük güzel gelişmelerin olacağının işareti olarak görmektedir. İnsan, muhteva ve metot gibi unsurlar gözetilerek gerçekleştirilmesi gereken din eğitimine yönelik bu unsurların birini diğerine önceleyerek ortaya atılan bu farklı görüş ve yaklaşımlar neticesinde Cebeci, Türkiye’deki din eğitimi yaklaşımlarını şu üç başlık altında tasnif etmektedir: Nakil merkezli yaklaşım, birey merkezli yaklaşım ve gelenekçi yaklaşım. Suat Cebecinin üçe ayırdığı bu sınıflandırma tetkik edildiğinde temelde bu ayrımın teoloji ve insan bilimleri olmak üzere iki eksen üzerine konuşlandırılabileceğini söylemek mümkün gözükmektedir.

Din eğitiminin temellendirilmesi: insan ya da Tanrı merkezlilik

Gerek Batı’da gerekse Türkiye’de din eğitim ve öğretimine ilişkin yaklaşımlara bakıldığında ya insanı ya da insanüstü bir Varlık’a dayalı bilgileri merkeze aldıkları görülmekte, din eğitim biliminin amacına ilişkin yapılan tartışmaların da din(darlık) merkezli ve bilim merkezli olduğuna işaret edilmektedir.[10] Değişen konjonktürle birlikte ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar yeni yönelişlere sebep olmuştur. Bu sebeple okullardaki din eğitimi faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere yeni modeller geliştirilmiştir. Beyza Bilgin, bu modellerin en fazla öne çıkanlarını birleştirici ve çoğulcu model olarak açıklar.[11]

  1. Zeki Aydın da din öğretim yaklaşım ve modelleri ile ilgili dünyada yaygın olarak uygulanan, confessional (din eğitimi, yani mezhebe/dine dayalı) ve non-confessional (dinler hakkında öğretim yani mezhebe/dine dayalı olmayan) din öğretim yaklaşımlarından bahseder.[12] Benzer bir şekilde, Yurdagül Mehmedoğlu da dinî yaklaşımların mezhebe dayalı(confessional) ve mezhebe dayalı olmayan (non-confessional) tasnifinden[13] söz etmektedir.

Okullarda din öğretimine ilişkin dünyada çeşitli yaklaşımların ve uygulamaların olduğu görülmektedir. Hem Avrupa’da hem de Müslüman ülkelerde en yaygın model ve yaklaşım yukarıda bahsi geçen “mezhebe dayalı” din eğitiminin farklı tip uygulamaları ile “mezhebe dayalı olmayan” din eğitim ve öğretim modelidir.[14]

 

Batı’da “din eğitimi” konusunda geliştirilen yaklaşımların, eğitimde program hazırlama, tasarlama ve geliştirme çalışmalarıyla ilişkili olduğu, özellikle pedagojik çalışmaların din eğitimi çalışmalarına yansıdığı görülmektedir. Eğitim programlarının temel ögeleri arasında yer alan “içerik oluşturma, hedef belirleme, öğrenme-öğretme süreci ve değerlendirme” aşamaları din eğitimi yaklaşımlarının geliştirilmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Batı’daki din eğitimi yaklaşımlarının şu üç ana başlık altında toplanabileceği görülmektedir: Mezhebe dayalı/mezhebe dayalı olmayan din eğitim yaklaşımı, bütünleştirici/ayrıştırıcı (integrative/separative) din eğitim yaklaşımı ve din hakkında ve dinden (education about religion/education from religion) öğrenmeye dayalı din eğitim yaklaşımı.

Genel anlamda din eğitimi literatürüne bakıldığında da yaygın olarak uygulanan iki tür yaklaşım yani mezhebe dayalı/mezhebe dayalı olmayan yaklaşımların yanında Doktriner Din Öğretimi, Mezhepler üstü Din Öğretimi, Mezhepler arası Din Öğretimi, Sorgulayıcı Din Öğretimi, Eleştirel Din Öğretimi, Dinlerarası Din Öğretimi, Fenomenolojik Din Öğretimi gibi farklı temellere dayandırılarak geliştirilen ayrımlara da rastlamak mümkündür.[15]

Teolojik ya da sosyal bilimsel din eğitim yaklaşımları

John Hull, seküler ve çoğulcu bir dünyada, din eğitimini eğitimsel bir temele oturtma çabasının Hıristiyanlığın inanç ve eğitim bakış açısıyla çelişmeyeceği görüşünü yazmış olduğu pek çok makalede bildirirken sosyal bilimsel din eğitim yaklaşımına dikkat çekmiştir. Michael Grimmitt de din eğitimine bakış açısının hem teolojik hem de eğitimsel bir bakış açısıyla geliştirilebileceği görüşündedir. Çünkü Grimmitt’e göre teolojik olarak din ve beşerî tecrübe son derece sıkı bir şekilde birbirine bağlıdır.[16] Mevcut durumun açıklanmasına yönelik verilen tüm bu örneklerin de ışığı altında din eğitimine yönelik geliştirilen model ve yaklaşımların iki ana başlık altında incelenebilirliğinden söz etmek mümkündür: sosyal-bilimsel din eğitim modeli ve teolojik din eğitim modeli.

Harold William Burgess, Hıristiyan din eğitiminin karşılaştığı en büyük sorunun din eğitiminin kendiliği hakkında derin görüş sahibi olmasını sağlayacak, din eğitiminin kültürel unsurlarla, kilise yaşantısıyla ve kilise düşünce sistemiyle ilişkisini çözümleyebilecek bir anlayıştan yoksun olmasından kaynaklandığına inanmaktadır. Yani din eğitiminin en büyük sorunu kendini anlama sorunudur. Bu sorun da teori sorunu olarak ele alınmaktadır; çünkü din eğitiminde hâlâ bir kimlik krizi yaşandığı dile getirilmektedir. Bunun sebebi de ortak kabul gören bir din eğitimi metodolojisinin oluşturulamamış olmasıdır. Her bilimsel disiplin bir teoriye ve bu teoriyi ustaca uygulamaya dökecek pratik becerilere sahip olmalıdır.[17]

Burgess, kilise tarihinde din eğitimine ilişkin yapılan pek çok çalışmayı incelediğinde ilk on dokuz yüzyıla hâkim olan kilise anlayışını ve görüşünü tarihi prototip (historic prototype), ardından yirminci yüzyılda oluşan modelleri de klasik liberal (the classical liberal), yüzyıl ortası ana-akım (the mid-century mainline), evanjelik/kerigmatik (the evangelical/kerygmatic) ve sosyal bilimsel (the social-science) model olarak adlandırmaktadır. Yirminci yüzyıl modellerinden üçünde normatif unsur teolojik iken dördüncüsünde sosyal bilimseldir.[18]

Sosyal bilim temelli din eğitimine yönelik en kapsamlı çalışmayı J. Michael Lee yapmıştır. Lee, sosyal bilimsel metodun ve araştırma bulgularının din eğitiminin gelişimi için kullanılmasına öncülük etmiş bir din eğitim bilimcisidir. Burgess’e göre, şimdiye kadar başkası tarafından Lee’nin yaptığı kadar kapsamlı ve tam bir teori ortaya konmamıştır.[19] Johannes Hofinger, teolojik din eğitim yaklaşımını benimseyen din bilimcilerinin en başta gelenidir. Teolojik din eğitimi yaklaşımına ilişkin serdettiği fikirlerine yönelik en sert eleştiriler sosyal bilimsel din eğitim savuncularının öncüsü konumunda bulunan Lee tarafından yapılmıştır.

Din merkezlilikten akıl merkezli anlayışa dönüşen bilimsel paradigma

 

Dünya var olduğundan bu yana insanın hakikat arayışı hep olmuştur ve olmaya da devam edecektir. August Comte’a göre insanlık tarihi boyunca bireyin düşünce yapısında teolojik, metafizik ve bilimsel olmak üzere üç safhalı bir süreç gözlemlenmiştir. Comte’un bu anlayışı modern bilimin evrime ve pozitivizme dayalı genel karakteristiği ile paralellik arz etmektedir. Aydınlanma dönemine kadar tüm dünyaya hâkim olan din merkezli bilim anlayışı, Aydınlanma ile birlikte insanın ve insan aklının ön plana çıkmasıyla bilimsel nitelikli bir bilim anlayışına dönüşmüştür. Aydınlanma ile başlayan bu değişim ve dönüşüm neticesinde günümüz Batı dünyasında din eğitimi faaliyetine bilimsel nitelikli anlayışın hâkim olduğu söylenebilir.

Din eğitiminin teolojik ya da sosyal bilimsel temellendirilebileceğine ilişkin yukarıda anlatılan tüm mevzulara binaen Türkiye’deki din eğitimi faaliyetlerinin temellendirilmesi çabasının da bu tartışmalardan uzak kalamayacağı açıktır. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin neticesinde evrensel bir köye dönüşen günümüz dünyasında, iletişim ve ulaşım vasıtalarının bu denli yaygınlık ve hız kazanması dünyada olup biten her şeyden haberdar, her yere ve her türlü bilgiye kolayca ulaşabilen bir insan hareketliliği oluşturmuştur. Modern bilimin en önemli karakteristiğinden biri olan sekülarizmin yaygınlık kazanması, çok uluslu, çok kültürlü “çoğulcu” nitelikli devlet ve toplum yapısı, aklı ön plana alan modern bilim yapma geleneği ile din eğitiminin ve din eğitim biliminin tüm bunları dikkate alması ontolojik ve epistemolojik savaşının zaferle sonuçlanması için gerekli ve beklenen bir çaba olarak görülebilir. Ancak din eğitiminde benimsenecek model ve yaklaşımda normatif unsurun teolojik mi yoksa sosyal-bilimsel mi olması gerektiği meselesi çözüm bekleyen soru(n)ların en başında hala varlığını sürdürmektedir.

DİPNOTLAR

[1]     Suat Cebeci, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, 2. bs., Ankara: Akçağ, 2005, ss. 25-26.

[2]     Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, 7. bs., Ankara: Pegem Akademi, 2012, ss. 4-5.

[3]     a.g.e., ss. 47-58.

[4]     Ali Yıldırım, Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 9. bs., Ankara: Seçkin Yay., 2013, ss. 27-29.

[5]     Mahmut Aydın, “Vatikan Konsili”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, http://islamansiklopedisi.org.tr/vatikan-konsili, (22.12.18).

[6]     Michael Grimmitt, “Contemporary Pedagogies of Religious Education”, Pedagogies of Religious Education: Case Studies in the Research and Development of Good Pedagogic Practice in RE, ed. Michael Grimmitt, Great Wakering: McCrimmons, 2000, s. 49.

[7]     Muhammet Şevki Aydın, Din Eğitimi Bilimi, 2. bs., Kayseri: Kimlik Yayınları, 2018, ss. 353-55.

[8]     Z. Şeyma Altın, “Din Eğitiminde Dünyada Uygulanan Modellere Toplu Bir Bakış”, Türk Milli Eğitim Sisteminde Din Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumu, Ankara: Kültür Yayınları, 2005, ss. 198-99.

[9]     Beyza Bilgin, Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1988, ss. 27-28.

[10]   Cebeci, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, ss. 104-19.

[11]   Beyza Bilgin, Türkiye’de Din Eğitimi ve Liselerde Din Dersleri, Ankara: Emel Matbaacılık, 1980, ss. 121-22.

[12]   Mehmet Zeki Aydın, “Dünyada Din Eğitim ve Öğretimi”, Din Eğitimi, ed. Recai Doğan, Remziye Ege, Ankara: Grafiker Yay., 2017, s. 199.

[13]   Yurdagül Mehmedoğlu, “Değişen Dünyanın Dini ve Din Eğitimini Yeniden Tanımlayışı”, Avrupa Birliği’ne Giriş Sürecinde Türkiye’de Din Eğitimi ve Sorunları Sempozyumu, ed. Suat Cebeci, İstanbul: Değişim Yay., 2002, s. 183.

[14]   Mahmut Zengin, Din Eğitimi ve Öğretiminde Yapılandırmacı Yaklaşım, 2. bs., İstanbul: Dem Yay., 2017, s. 181.

[15]   Yıldız Kızılabdullah, Tuğrul Yürük, “Din Eğitimi Modelleri Çerçevesinde Türkiye’de Din Eğitimi Üzerine Genel Bir Değerlendirme”, Kuram ve Eylem Yönüyle Din Eğitiminin Teolojik ve Felsefi Temelleri, ed. Mustafa Tavukçuoğlu, Konya: Konya İlahiyat Derneği Yay., 2010, ss. 124-25.

[16]   Grimmitt, “Contemporary Pedagogies of Religious Education”, ss. 30-31.

[17]   Harold William Burgess, Models of Religious Education: Theory and Practice in Historical and Contemporary Perspective, The United States of America: Bridge Point, 1996, ss. 12-15.

[18]   a.g.e., ss. 9-10.

[19]   a.g.e., ss. 17-18.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir