Pandemi süreciyle birlikte yüz yüze eğitime ara vermek zorunda kalan özel eğitim gereksinimli çocuklarımız ve alan öğretmenlerimize dair Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Kurt ile görüştük. Kurt, bu süreçte yapılanlar ve uzun vadede devam etmesi gereken uygulamalara dair şu öneride bulundu: “Naçizane bir öneri olarak bu yaşananlardan ders almak ve gelecekte bu tür acil durumlar için alternatif eylem planları yapmanın yanı sıra bu planları uygulayacak altyapılar oluşturmak gerektiğini ifade edebilirim.”
SÖYLEŞİ: Canan GÜLEÇ
Pandemi süreciyle birlikte yüz yüze eğitime ara vermek zorunda kalan özel eğitim gereksinimli çocuklarımız ve alan öğretmenlerimize dair Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Kurt ile görüştük. Kurt, öğretmenlerin birbiri ve aileler ile dayanışma içinde olması, okula uyum için de oryantosyon çalışmaları yapılması gereğinin önemini vurguladı. Uzaktan eğitimde yapılanlar ve yüz yüze eğitimin başlamasıyla devam etmesi gerekenler üzerine konuşan Kurt, şu değerlendirmeyi paylaştı: “Öğrencilerin okula dönüşünde karşılaştığı okul ortamı, salgın öncesindeki okul ortamından da çok farklı olacak. Kurallar değişecek, süreçler değişecek her şey değişecek. Öğrencilerin bu yeni duruma uyum sağlamaları da biraz zaman alabilecek. Öğretmenlerin ilk işi belki de bu yeni durum ile ilgili öğrencilerin uyumunu destekleyecek oryantasyon çalışmaları yapmak olacaktır.”
Uzaktan eğitim, özel eğitim gereksinimi olan çocuklarımız için uygun mudur?
Uzaktan eğitim, özel gereksinimli öğrenciler için uygundur ya da değildir demek doğru olmaz kanısındayım. Özel gereksinimli bireyler çok geniş yelpazede gereksinimleri olan bireylerdir. Erken çocukluk döneminde olan özel gereksinimli çocuklar da var, okul döneminde ya da yetişkinlik döneminde olan bireyler de. Bazı özel gereksinimli bireylerin gereksinimleri ağırlıklı olarak öz-bakım ve günlük yaşam becerileri ağırlıklı olabilirken, başka özel gereksinimli bireylerin gereksinimleri akademik beceriler ağırlıklı olabilmektedir. Uzaktan eğitim uygulamaları bazı gereksinimlere yönelik eğitimler için avantaj dahi oluşturabilirken, bazı gereksinimlere yönelik olarak ciddi dezavantajlar oluşturabilmektedir. Tabi burada her bir bireyin, ailesinin ve öğretmenlerin uzaktan eğitim ile ilgili olanakları da önemlidir. Teknolojik araç gereçlere ulaşımla ilgili olanakların önemi kadar, öğrencilerin ailelerinin sürece dâhil olup olmaması, öğretmenlerin teknoloji kullanımındaki yeterlilikleri gibi birçok değişken uzaktan eğitim uygulamalarının kalitesini etkileyebilecektir. Özetle, uzaktan eğitim uygulamaları bazı durumlarda öğrencilerin gereksinimleri için yeterli hatta avantajlı bir imkân sunabilirken bazı durumlarda maalesef ciddi sınırlılıklar yaratabilmektedir. Özellikle orta ve ağır düzeyde yetersizliği bulunan ve bu doğrultuda gereksinimleri ağırlıklı olarak öz-bakım becerilerinin ya da temel gelişim süreçlerinin desteklenmesi hususlarında yoğunlaşan bireyler için uzaktan eğitim uygulamaları ile ilgili daha fazla sınırlılık yaşandığını söylemek çok da yanlış olmayacaktır kanaatindeyim.
Uzaktan eğitimde özel eğitim alanına uygun bir hazırlık var mıydı?
Hayır. Böyle bir hazırlığın olduğunu söylemek mümkün değil. Sadece özel eğitim alanı da değil, ilköğretim, orta öğretim ve hatta yükseköğretim alanında çalışanların dahi uzaktan eğitim sürecine hazırlıklı olduklarını söylemek çok da mümkün değil kanaatindeyim. Tabi ki özellikle yükseköğretim ortamlarında bazı hazırlıklar olduğu doğrudur ancak bu hazırlıkların da bu kadar geniş çapta, bu kadar büyük kitlelere hizmet vermeyi planlayarak yapılmadığını düşünüyorum.
SON DERECE İYİ NİYETLİ ÇABALAR SERGİLENDİ
Pandemi ile birlikte yüz yüze eğitime ara verildiğinde başlayan uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her şeyden önce son derece iyi niyetli çabalar sergilendiğini söyleyebilirim. Gerek Milli Eğitim Bakanlığı ve ona bağlı kuruluşlardaki yöneticiler, eğitimciler gerekse yükseköğretim ortamlarındaki yönetici ve eğitimcilerin belirli bir iyi niyetle, salgın sürecinin etkilerini en aza indirecek uygulamaları hayata geçirmeye çabaladıklarını düşünüyorum. Ancak salgın sürecinin tüm kurum, kuruluş ve kişileri son derece hazırlıksız yakaladığını da ifade etmek gerekir. Salgının ilk dönemlerinde herkes ne yapacağını bilemez durumda gibiydi kanımca. Ancak zamanla çözümler üretilmeye ve sağlıklı bir şekilde uygulanmaya çalışılmaya başlandı. Zamanla uygulamalarda iyileşmeler olduğunu da düşünüyorum. Ancak her şeye rağmen salgın sürecindeki uygulamaların yeterli kalitede olduğunu söylemek de doğru olmaz diye düşünüyorum.
BEP bu süreçte online uygulanabilmiş midir?
İlk soruda verdiğim cevaba benzer bir cevap verebilirim bu hususta. BEP birçok alanda birçok hizmeti kapsayan bir yapıdır. Öğrencilerin sadece ne öğreneceklerini değil, alacağı tüm diğer hizmetleri, aileleri ve çevreyi de şekillendiren bir yapıdır BEP. BEP’ler olması gereken kalitede düzenlenmişse eğer, uzaktan eğitim uygulamaları ya da çevrimiçi eğitim uygulamalarının BEP’teki tüm hizmetleri oluşturmak için yeterli bir imkân sunacağını düşünmüyorum. Mutlaka farklı sınırlılıklar yaşanmıştır. Bu sınırlılıkları aşmak için yapılanlar da bireysel çabalarla sınırlı kalmıştır diye düşünüyorum.
İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ DAHA İYİ ANLAŞILDI
Özel eğitim öğretmenlerinin bu süreçte yaşadıkları sıkıntılar nelerdir?
Özel eğitim öğretmenlerinin yaşadığı en büyük sıkıntının uzaktan eğitim uygulamalarının yaratmış olduğu sınırlılıklarla baş etmek olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerle etkili iletişim kurmak, etkili öğretim ortamları yaratmak ve öğrencilerini yakından takip etmek için öğretmenler bu süreçte birilerinden destek almak zorunda kaldılar. Salgın öncesinde belli öğretim uygulamaları tamamen onların denetiminde ve yönetiminde idi ancak salgın sonrası süreçte bu denetim ve yönetimi aile ya da başka eğitmenler gibi paydaşlarla paylaşmak zorunda kaldılar. Özellikle salgın öncesinde bu tür işbirliği yapma hususunda yaşantısı olmayan öğretmenlerin çok fazla zorlandıklarını tahmin ediyorum. Bu zorluğun bir kaynağının da işbirliği yapmak durumunda kaldıkları paydaşların da işbirliği hususunda sınırlı yaşantılara sahip olmaları olduğunu düşünüyorum.
Öğretmenleri çok zorlayan bir başka durumun da belirsizlik olduğunu düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı iyi niyetli çabalar sergilese de planlama ve karar verme süreçlerinde bazen geciken adımlar atmış gibi göründü. Ya da belirli bir tarihe kadar yapılacaklar belli iken o tarihten sonrasında olacakların son derece muamma olduğu durumlar yaşandı. Bu durum birçok belirsizliği beraberinde getirdi. Öğretmenler açıkçası bu belirsizlikten dolayı çok zorlandılar diye düşünüyorum. “Okullar açılacak mı? Tam gün mü açılacak? Hangi saatlerde okullara gidilecek? Süreçte ne tür korunma önlemleri alınacak? Hali hazırda yürütülmesi gereken bürokratik süreçler nasıl gerçekleştirilecek?” gibi birçok soru önceden cevaplanamadı. Bu durumun öğretmenler üzerinde ciddi baskılar yarattığını gözlemlediğimi söyleyebilirim.
Rehabilitasyon merkezlerindeki görüşmeler, yüz yüze eğitime ara verilen bu süreçte yeterli desteği sağlamış mıdır? Sizce RAM ve MEB arasında güçlü bir işbirliği var mı?
Bu destek hizmetlerin hiç yoktan iyi olduğu düşünülebilir ancak arzu edilen düzeyde destek sağlayabildiğini söylemek de mümkün değil kanaatindeyim. Sonuç olarak haftalık iki saatlik bir destek hizmetten bahsediyoruz. Bu destek hizmetin örgün eğitim ortamının sunduğu imkânlardan yoksun kalınmış bir durumda tüm ihtiyacı karşılamasını beklemek mümkün de değil zaten…
OKULDAN UZAK KALMANIN ETKİLERİ KAÇINILMAZDIR
26 Ekim’le birlikte özel eğitim öğrencileri okula dönüş yaptı. Arada geçen süreçte çocukların kayıpları neler olmuştur? Telafisi için aile ve öğretmenlere düşen sorumluluklar nelerdir?
Muhakkak ki bu kadar uzun süre okul ortamından uzak kalmanın eğitim alanındaki tüm paydaşlar üzerinde bazı etkilerinin olması kaçınılmazdır. Örneğin öğrencilerin bu kadar uzun süre okuldan uzak kalması sonrasında tekrar okulda dönmesi sonrasında az da olsa bir adaptasyon sürecinin yaşanması ihtimali söz konusu. Diğer taraftan salgın ortaya çıkmadan önce öğrencinin performansı ile aradan geçen uzun süreden sonra tekrar okula döndükten sonraki performans düzeyi arasında da farklılıklar olması beklenebilir. Öğretmenler sürece başlayınca hızlı bir şekilde öncelikle öğrencinin hali hazırdaki durumunu analiz edecek çalışmalar yapmalı. Bu hususta da ailelerle ve varsa diğer paydaşlarla etkili bir işbirliği kurma çabasına girmelidir. Öğrencilerin, özellikle orta ve ağır yetersizliği olanların adaptasyon için biraz daha uzun zamana ihtiyacı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan öğrencilerin okula dönüşünde karşılaştığı okul ortamı, salgın öncesindeki okul ortamından da çok farklı olacak. Kurallar değişecek, süreçler değişecek her şey değişecek. Öğrencilerin bu yeni duruma uyum sağlamaları da biraz zaman alabilecek. Öğretmenlerin ilk işi belki de bu yeni durum ile ilgili öğrencilerin uyumunu destekleyecek oryantasyon çalışmaları yapmak olacaktır.
Süreç en başından neler yapılarak, nasıl yönetilmeliydi?
Bu konuda yorum yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Sonuç olarak gerek Milli Eğitim Bakanlığı gerekse yükseköğretim kurumları çok büyük kurum ve kuruluşları yönetmek mecburiyetindeki kurumlardır. Bu denli büyüklüğü yönetmek tabi ki çok zor olacaktır. Bu süreçte muhakkak eksikler ve hatalar olacaktır. O nedenle bu hususta büyük büyük sözler etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Ancak naçizane bir öneri olarak bu yaşananlardan ders almak ve gelecekte bu tür acil durumlar için alternatif eylem planları yapmanın yanı sıra bu planları uygulayacak altyapılar oluşturmak gerektiğini ifade edebilirim.
SALGINLA BİRLİKTE ÇOK ÖZEL KOŞULLAR OLUŞTU
Özel eğitim alanında yetersiz sayıda öğretmen istihdamının sıkıntısını bu dönemde yaşadık mı sizce?
Bunu söylemek çok zor. Öğretmen sayısındaki sınırlılık tabi ki hizmetlerin kalitesini etkileyen değişkenlerden biri. Ancak salgın sonrası yürütülmeye çalışılan süreçte daha çok öğretmene sahip olmak tüm sorunları çözecekti demek te mümkün değil. Salgın, daha önce sınırlı sayıda denenmiş uygulamaları tüm ülke çapında kullanmamızı gerektiren çok özel koşullar yarattı. Tüm toplumlar bu durumda belirli oranda hazırlıksız yakalandı. Her toplum genel yeterlilikleri doğrultusunda çözüm önerilerini çok hızlı bir biçimde geliştirmek ve uygulamaya geçirmek zorunda kaldı. Öğretmen sayısındaki eksik tabi ki bu süreçte bir etken olarak rol almış olmalı. Ancak tüm süreci bu değişken üzerinden açıklamak mümkün değil.
ÖZEL EĞİTİME DAİR SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER KONGREDE GÖRÜŞÜLDÜ
Pandemi sürecinde sizler bir de kongre gerçekleştirdiniz. Biraz bu organizasyon hakkında bilgi verir misiniz?
Ulusal Özel Eğitim Kongresi bu sene 30’uncu kez tekrarlanan, gelenekselleşmiş bir kongredir. Bu kongrede temel amaç ülkemizde özel eğitim alanı ile ilgili çalışan tüm paydaşların yurt dışında alana ilişkin önemli çalışmaları olan bilim insanlarının bir araya geldiği, özel eğitim alanındaki güncel çalışmaların, araştırmaların ve bilgilerin paylaşıldığı, güncel sorunların tartışıldığı bir etkileşim ortamı yaratmaktır.
Kongrenin katılımcıları, ülkemizdeki ve yurt dışındaki üniversitelerde çalışmalarını sürdüren, özel eğitim alanı başta olmak üzere, özel gereksinimli bireylerle ilgili çeşitli alanlarda bu çalışmalarını sürdürmekte olan bilim insanları, eğitimciler, eğitim yöneticileri ve ailelerden oluşmaktadır. Ayrıca katılımcılarımız arasında yurt dışındaki tanınmış üniversitelerde önemli çalışmalar gerçekleştirmiş olan Prof. Dr. Nancy Martella, Prof. Dr. Ronald Martella ve Prof. Dr. Diane Lea Ryndak misafir konuşmacılar olarak yer almıştır.
Kongrenin içeriği hakkında okurlarımıza neler aktarabiliriz?
Kongremizde yaklaşık 120 sözlü bildiri, 8 poster bildiri sunulmuş, 8 panelin yanı sıra 5 özel oturum düzenlenmiştir. Kongrenin ana teması “Bütünleştirmede standartlar ve uygulamalar” olarak belirlenmiş birçok bildiri, panel ve özel oturum bu tema doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Bu tema doğrultusunda gerçekleştirilen sunular, paneller ve özel oturumlar doğrultusunda;
- Bütünleştirmenin önemi bir kez daha vurgulanmış,
- Bütünleştirme/Kapsayıcı Eğitim kavramları anlam ve önem bakımından tartışılmış,
- Bütünleştirme sürecinde farklı meslek gruplarının rolleri vurgulanmış ve farklı meslek gruplarının etkili ve sürdürülebilir işbirliği geliştirmelerinin hayati bir önem taşıdığının üzerinde ısrarlı bir duruş sergilenmiştir.
- Bütünleştirme uygulamalarında etkili ve sürdürülebilir işbirliği oluşturabilmek için yasa geliştirici, karar verici organların sürece dâhil olmasının ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğu hususu üzerinde de durulmuştur.
- Diğer taraftan Yüksek Öğretim Kurulunun, Eğitim Fakültelerine öğretmen yetiştirme programlarını düzenlemeye ilişkin yetkiyi devretmesi doğrultusunda özel eğitim bölümlerinde bütünleştirme hedefi doğrultusunda nasıl bir özel eğitim öğretmeni yetiştirilmeli başlığı ile paneller ve özel oturumlar düzenlenmiş ve bütünleştirme sürecine hizmet edecek özel eğitim öğretmenlerinin donanımlarının neler olması gerektiği hususu detayları ile tartışılmıştır.
Pandemi kuralları gereği sizler de kongreyi çevrimiçi ortamda yapmak durumunda kaldınız, bu değişiklik katılımcıları etkiledi mi?
Bursa Uludağ Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü öğretim elemanları olarak, Özel Eğitimciler Derneğinin desteği ile birlikte düzenlediğimiz kongremizin en önemli özelliklerinden biri de ilk defa çevrimiçi ortamda düzenlenmiş olmasıdır. Ülkemiz ve dünyada etkisini sürdürmekte olan Covid-19 salgını nedeniyle kongrenin düzenlenememe riski ortaya çıkmış ve gelişmeler doğrultusunda düzenleme kurulumuz kongremizi çevrimiçi ortamda düzenlemeye karar vermiştir. Bu karar doğrultusunda düzenleme kurulu ivedilikle eyleme geçmiş ve başarılı bir çevrimiçi kongre düzenleme hususunda tüm çabaları göstermiştir. Kongrenin kapanış oturumunda söz alan, alanda yetkinliği bilinen birçok akademisyen 30. Ulusal Özel Eğitim Kongresi sürecinden memnuniyetlerini açık bir dille ifade etmişlerdir.