Orman okullarında 20 yıldır çocuk yetiştiren pedagog Hildegard Uhle, geniş hareket alanları ve doya doya oyun oynama imkanının minik bedenler ve zihinlerin gelişiminde önemli rolü olduğunu belirterek şunları söyledi: “Ormanda geçen zaman çocukların fiziki ve özellikle belirtmek istiyorum; beyin gelişimi için çok önemlidir. Beyin araştırmalarına bakıldığında hareketin çocuklarda beyin gelişimi ve sağ-sol loblar arasındaki bağlantıların oluşumunda ne kadar önemli olduğu vurgulanmakta.”
* Canan GÜLEÇ
Çocuğun doğada gelişimi ve eğitim hayatına orman ortamının dahil edilmesi son yıllarda hem en çok konuşulan hem de suiistimal edilen konular arasında. Peyzaj düzenlemesi yapılmış bahçeleri orman eğitimi olarak kabul edenler de var birkaç doğa gezisi düzenlemeyi doğa eğitimi olarak sunanlar da… Ülkemiz için doğru model arayışı süren bu kavramı Almanya’da 20 yıldır uygulayan Hildegard Uhle, geçtiğimiz ay İstanbul ve İzmir’de bu alanda kendini geliştirmek isteyen eğitimcilerle buluştu.
Toby Yetkinik Atölyeleri, İzmir Renkli Orman Okulları, BOM İzmir Kooperatifi işbirliği ile gerçekleşen konferanslarda Alman pedagog Hildegard Uhle, “Çocuklar doğaya neden dokunmalı?” sorusuna yanıtlar sundu. Almanya’da 20 yıl yazılım şirketi yönettikten sonra orman okulundan ilham alarak Türkiye’de eşiyle birlikte müfredat temelli ahşap eğitim sistemleri üreten Toby’i kuran Leyla Arıbaş-Stahlschmidt, Hildegard Uhle ile söyleşimizde de tercümanlık yaparak sorularımızın yanıt bulmasına yardımcı oldu.
Sizi biraz tanıyalım istiyorum, 20 yıla yakın zamandır Almanya’da orman okulu eğitimi uyguluyorsunuz. Ondan evvel neler yapmaktaydınız?
İlk olarak hemşirelik okulunda okudum ve bir kaç yıl hemşire olarak görev yaptım. Daha sonra kızımın doğumuyla birlikte gönüllü olarak çocuk oyun gruplarında görev aldım. Bu dönemde çocuklara olan ilgimi, onlarla çalışmanın güzelliğini keşfettim. Bir söz vardır, “Çocuklar bir cevher gibidir. Eğitim bu cevherdeki mücevherleri bulmamıza ve keşfetmemize yardımcı olur!”
Kariyerimde çocukluk hayalim olan okul öncesi öğretmenliğini gerçekleştirme noktasında bu söz bana cesaret verdi. 42 yaşında Okul Öncesi Öğretmenliği okumaya karar verdim. İlk staj dönemimi kiliseye bağlı bir anaokulunda, ikinci staj dönemimi ise Schwäbisch Hall’de yeni kurulmuş olan Orman Anaokulunda yaptım.
Bugün geriye bakarak çocukluk hayalimi gerçekleştirme fırsatı bulduğum için ve eğitimi bilimsel yanıyla tanıma fırsatım olduğu için şükrediyor ve bu yolda hayat boyu öğrenmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü eğitimde motive etme gücü günümüzün en önemli ihtiyaçlarından biridir. Odak noktası eğitim olmayan hiç bir toplum refaha eremez. Eğitim bir topluma saygınlık, huzur, hürriyet ve özgürlük kazandırır. Eğitimin ana hedefi insana birlik, barış, sevgi ve dürüstlük yolunda yoldaş olmak ve yetiştirdiği insanın insanlığa faydalı olması için çalışmaktır.
ORMAN BANA ADETA KANAT TAKIYOR
Siz orman okulu ile nasıl tanıştınız?
Okulöncesi öğretmenliği bölümünde okurken okulda kısaca orman okulları konseptine değinilmişti. Son senemde bir arkadaşım bir halk eğitim merkezinde bu konseptin tanıtılacağı bir etkinliğe davet etti beni. Sunum ve tanıtım çok güzeldi ve her şeyden önce hayat dolu bir konsept tanıtılmıştı. Bu tanıtımdan iki ay sonra gerçekleşecek olan açılış programına davet edildik. Proje o kadar etkilemişti ki beni, hemen okul bitmeden önce yapmamız gereken staj için başvurdum ve başvurum kabul edildi. Ormandaki ilk günlerim harikaydı. Ormanın çocuklara oyun için sunduğu zenginliklere hayran kalmıştım.
O dönem bana rehberlik yapan orman anaokulu müdürümün bana söylediği sözler bugünmüş gibi aklımda: “Seni ne yapacağız, sen artık ebediyyen normal bir okulda çalışamazsın.” Ormanda çocuklarla çalışmanın bana ilham verdiğini ve adeta kanat taktığını görebilmişti müdürüm. Çocuklarla birlikte bir şeyler keşfettikçe mutlu oluyordum ve her keşfin içinde yeni şeyler keşfederek oyunlarımıza sürekli yenilikler katıyorduk. Stajım bittiği dönem müdürüm doğum iznine ayrılması gerekiyordu ve bana direk müdürlük görevi teklif edildi ve kabul ettim.
Orman okulu kavramı son zamanlarda oldukça popüler. Bahçesinde biraz yeşil alan olan eğitim kurumları orman okulu olduğunu iddia edebiliyor. Orman okulu tam olarak nedir?
Bu noktada yorum yapmak zor bir girişimdir. Ancak kendi yapmış olduğum deneyimlere ve uygulamalara biraz değinmek isterim. Farklı orman okullarının farklı uygulamaları olduğunu biliyorum. Şunu söylemek isterim ki; çocukları doğa ile buluşturan tüm çabalar övülmeye değerdir. 19 yıl boyunca müdür ve eğitimci rolünde görev yapmış olduğum Schwäbisch Hall Orman Anaokuluna çocuklar dört mevsim, haftanın beş günü, saat 8- 14 arası gelmekteydiler. Yıl boyu toplam 30 gün tatilimiz vardı. İlk on üç yıl soba ile ısıtılan bir kulübemiz vardı. Kulübemizde bir ‘yuva’ havası eserdi. Çocuklar, veliler ve biz eğitimciler bu samimi havayı çok severdik. Toplam 20 çocuktan oluşan grubumuz ile sıcacık bir aile ortamı oluşmuştu.
Fakat okulumuza o kadar çok talep vardı ki, çocukluk dönemi için çok önemli olan orman anaokulu hizmetinden daha çok çocuğun faydalanabilmesi için ikinci grubumuzu açarak 20 öğrenci daha okulumuza dahil ederek iki derslikten oluşan yeni kulübemizi inşa ettik.
“KULÜBELERDE KISA ZAMAN GEÇİRİYORUZ”
Derslerde kulübede geçirilen zamanın orman içinde geçirilen zamana kıyaslamasını yapar mısınız?
Kışın soğuk ve yağmurlu günlerde dahi küçük kulübemizde en fazla bir buçuk saat kapalı ortamda kalıyorduk. Kapalı ve her şeyden önce ıslak olmayan kulübede kahvaltı yapmak ve biraz ısınmak çok keyifli olsa da küçük büyük hepimiz kısa süre sonra dışarı çıkabilmek için can atıyorduk. Zaten kulübemizin tasarımı da buna elverişli değildi, dış etkiler de bizi sürekli dışarda açık havada doğada olmaya motive etmekteydi. Kulübemiz genel olarak okula geliş ve okuldan ayrılış saatlerinde buluşma noktamızdı. Çocuklar velilerini beklerken kulübenin etrafında oynarlar veya resim yapmayı sevenler kulübenin önündeki masalarda sanatsal etkinlikler yaparlardı. Bazıları kitapları inceler bazılarına da biz eğitimciler kitap okurduk.
Daha sonra inşa edilmiş olan kulübemiz daha geniş olmasına rağmen kulübede geçen zaman çok kısa tutulur. Çünkü şunun bilincindeyiz; dışarda ormanda geçen zaman çocukların fiziki ve bunun altını çizmek istiyorum beyin gelişimi için çok önemlidir. Ormana girdikten sonra biz eğitimciler ve çocuklar doğadaki geçen zamanın bizim için ne kadar kıymetli olduğunu çok çabuk anlarız. Ormanda özel ve güzel şeyler keşfetmek fazla sürmez bu güzel ve özel olan şeyleri kulübemizde keşfetmemiz olanaksızdır.
Orman okuluna başlamak için ideal bir yaş ve devam etmek için gerekli bir eğitim süresi var mıdır?
Bizim okulumuza çocuklar 3 yaşını doldurunca alınmaktadırlar. Bu ideal bir yaştır. 3 yaşını dolduran çocuklar gruba ve ortama çok çabuk adapte olurlar. Fakat şunu da belirtmem gerekir adaptasyon konusu çocuğun bireysel gelişimine bağlı olarak çocuktan çocuğa değişmektedir.
Orman okulunda olması gereken eğitim süresine gelince, çocuklar okula başlayıncaya kadar burada kalmalıdır. Çünkü ormanda geçirdikleri her yıl ve her dönem farklı deneyimler kazandırır. Ormanda üç yaşında yapamayacakları bazı deneyimleri ancak altı yaşında tadabilirler, örneğin bir ağaca tırmanmak veya engellerle dolu bir bölgede yürüme fırsatı gibi.
Ayrıca yaşlara göre çocuğun oynadığı oyunlar da değişmekte. Üç ve dört yaşındakiler daha küçük gruplarda oynamayı ve eğitimcinin yakınında olmasını isterken beş ve altı yaşındakiler daha büyük gruplarda oynamayı tercih ederler. Orman her yaşa farklı deneyim yaşatacak zenginliklerle doludur. Değinmek istediğim bir konu var: Şehrimize yeni taşınmış olan ve daha önce bir orman okuluna giden çocuklara kayıtta öncelik tanıyoruz. Çünkü orman okulu deneyimini kazanmış olan çocuklar ve veliler bu noktada kıyaslama yapmazlar dahi, tercih bellidir.
Teknolojinin bu kadar bizi çerçevelediği devirde orman okuluna giden çocukların günün koşullarını yakalaması nasıl mümkün olabilir?
3 yıl boyunca bir orman anaokuluna gitmiş ve belki ilk okul döneminde de böyle bir imkana sahip olmuş ve bu dönemde okulda hiç teknolojiyle buluşmamış olan çocukların çok kısa sürede teknolojiye hakim olacaklarından eminim. Fakat bunun bazı ön koşulları var: Yeterince ormanda ve doğada zaman geçirmiş iseler, yeterince hareket etmiş iseler ve yeterince yakın çevreleri ile etkileşimde olmuş iseler. Yakın çevreden kastım: Ormandaki hayvanlar, bitkiler, kuşlar, su, hava… Ve yeterince düşünmeye fırsat bulmuş iseler, bağlantılar kurmaya ve düşüncelerini paylaşmaya fırsat bulmuş iseler, arkadaşlarıyla sosyal etkileşime geçme ve öğretmenlerine yakın olma fırsatı bulmuş iseler! Bütün bu fırsatlara sahip olarak büyüyen çocukların beyni en iyi şekilde gelişmiştir ve kompleks olan bilgiyi anlayabilme kabiliyetine sahiptir. Ayrıca çocuklar sadece anaokulunda geçirmiyorlar hayatlarını. Yaşamın her anında yeni şeyler öğreniyorlar. Çocuklar teknolojiye genelde ilgi duyarlar ve bu noktada orman dışında her yerde teknolojiyle donatılmış bulunmaktalar aslında. Ormandaki oyunlarında genelde teknolojik bir alet model olarak hayal dünyalarında canlandırdıkları şekilde yer alır.
EĞİTİM KALİTESİ ÖNPLANDA
Orman okullarında akademik müfredat nasıl işlenir?
Bu alanda gerçekten uzun yıllara dayanan deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Bizim okulumuzda Baden-Württemberg Eyaletinin Oryantasyon Planı kullanılmaktadır. Bu planda okuldaki uygulamalar ile eğitim kalitesinin korunmasına çok kapsamlı bir şekilde yer verilmektedir. Gelişim ve eğitim alanlarının hepsine yer verilmektedir orman anaokulunda. Proje bazlı uygulamalar yöntem olarak olağanüstü imkanlar sunmaktadır. Projlerde çocukların ilgi alanları dikkate alınır bazen de biz eğitimciler grubun ilgi alanlarına uyumlu olduğunu düşündüğümüz projeler sunarız. Orman okullarında genelde mevsimler, bulunduğumuz çevrenin sundukları veya bazı önemli olaylar projelere yön verebilir.
Orman okulunda bir grup öğrenci ne tür etkinlikler paylaşabilir ve bu paylaşımın ona hayata dair kattıkları neler olabilir?
Gözünüzde canlandırabilmeniz için somut örnekler vermek istiyorum; Serbest oyun vaktinde çocuklar çok sık bakkal/manav oyunları oynamaktaydılar. Tezgahlar kuruyorlardı, tezgahlarını çeşit çeşit ürünlerle donatıyorlardı. Ormanda buldukları parçalar, kozalar, otlar, kilden kendi yaptıkları toplardan bir anda şekerlemeler, havuçlar, marul, patates oluveriyordu ve alış veriş başlıyordu. Bakkal/Manav oyunlarını çocuk konferansımızda değerlendirdik ve bu oyunlardan ne gibi projeler üretebileceğimizi konuştuk ve bir sürü fikir üretildi: Gerçek bir dükkana gidip alışveriş yapacaktık, alış veriş konulu kitaplar okunacaktı, şarkılar söylenecekti, kilden yapılan ürünler fırınlanarak kalıcı olmaları sağlanacaktı.
Sadece alıcı değil satıcı olacaktık fakat bunu nasıl yapacaktık? Ormanda böğürtlenlerimiz vardı. Böğürtlen toplayıp marmelat yapacak ve pazarda bir stand kiralayıp satacaktık. Harika bir fikirdi. Peki, kazandığımız para ile ne yapacaktık? Haftalarca bu proje üzerinde çalıştık.
Öğrenci tek başına kalmayı seçiyorsa onun ilgi alanına yönelik ve diğer çocuklarla kaynaşması için neler yapılabilir?
Çok çekingen bir öğrencim vardı ve balık tutmaya çok ilgi duyuyordu. Ve bir gün anne babası ona gerçek bir olta almışlardı. Çok çekingen olan öğrencim neredeyse her gün bana oltasını anlatıyordu. Anne/babası izin verirlerse bir gün getirip bize oltasını göstermesini istedim. O kadar sevinçliydi ki ve gururla bize oltasını tanıttı. O günden sonra günlerce balıkçı rolünde oyunlar oynamaya başladılar. Her gün onlarca balık resimleri boyanıyor yeni yeni balık isimleri öğrenip geliyorlardı okula. Her gün balıklarla ilgili yeni konular gelişiyordu.
Haftalarca bu konu üzerinde duruldu. Bulunduğumuz şehirden geçmekte olan Koher Nehrinin bir modelini oluşturduk. Koher Nehrinden getirdikleri kumlarla, midye kabuklarıyla, taşlarla, bitkilerle dolu bir nehir yatağı ve içinde çeşit çeşit kendi yaptıkları balıklar. Ben de nehirde bulmuş olduğum bir balık iskeletini getirdim ve bu şekilde iskeletin önemini de işledik. Daha sonra nehirde taşların altında yatan küçük yaratıkları keşfettiler. Doğa pedagojisi mezunu bir eğitimci bize farklı farklı modeller üzerinde nehirde yaşayan canlıları tanıttı.
Bu harika projenin son durağı bir balıkçı ziyaretiydi. Çocuklar ve velilerimiz ailece davetliydik. Büyük küçük hepimizin öğreneceği o kadar çok şey vardı ki nehrimiz hakkında. Çocuklar balıkçının gösterdiği neredeyse bütün canlıların adını biliyorlardı.
ŞEHİR YARIŞMASINDA ORMANA BÜYÜK ÖDÜL
Orman okulu çevrede yaşayan insanlar ve doğal özelliklerden de öğrenme imkanı sunuyor diyorsunuz. Yaşanılan şehir dokusundan tamamen kopmadan neler yapılabilir? Şehrin sunduklarına orman okulu çocukları nasıl dahil olur?
Yaşadığımız şehri boyuyoruz, evet tam da bunu yaptık. Şehrimizde tüm okullarda uygulanan bir yarışma başlatılmıştı. Bu yarışmaya tabii ki bizim orman okulundaki çocuklarımızda katılacaklardı. Şehrimize bir gezi düzenledik. Bazı binaları daha yakından inceledik. Çocuklara ilgi duydukları binaları oradan ayrılmadan boyama fırsatı da verdik. Şehrimizde bulunan Josenturm adında bir kuleyi ertesi gün ormanda buldukları doğal materyaller ile bir tahta parçası üzerinde oluşturmalarını istedik. Ayrıca yardımcı materyal olarak sadece yapışkan ve iki renkte kil bulunmakta idi. Ve beklenen gün geldi yarışmanın sonuçları açıklandığında bizim çocuklardan biri ödül kazananlar arsındaydı.
Orman okulunda grupça ortak paylaşımla yapılabilecek, tek ilgi alanının diğer çocuklara da anlatılmasıyla kaynaştırma sağlayarak büyüyen ve son olarak şehre gidilen olmak üzere birbirinden farklı üç uygulamadan bahsettiniz. Bu projelerde çocuklar neler öğrendi? Hangi gelişim alanları desteklenmekteydi?
Bütün projeler çocuğun gelişimi için gerekli tüm alanları bütünsel olarak desteklenmekteydi. Ayrıca çocuklara oyun için yeni ilham vermekle birlikte onları bir grup olarak bir araya getiriyordu bu projeler. Gördüğünüz gibi ormanda çok doğal bir şekilde eğitim ve gelişim mümkün oluyor: Düşünme becerileri, sosyal beceriler, görgü kuralları, ince ve kaba motor becerileri, yaratıcı düşünme becerileri, içsel motivasyon, empati gücü, ilgi ve yeteneklerini keşfetme, topluma faydalı olmada katkıda bulunma ve günümüzün en büyük ihtiyacı işbirliği/karşılıklı yardımlaşma ve destek!
ORMAN, ÖĞRENCİLERİ UYUMLU YETİŞTİRİR
Bu sistemde yetişen çocukların alışılmış bina okullarda yetişen çocuklarla karşılaştırıldığında pozitif kazanımları nelerdir?
Schwäbisch Hall’de ki orman anaokuluna giden çocuklar okula en güzel şekilde hazırlanmaktadırlar. Hareket alanları çok geniş ve yapılandırılmamış ortamda doya doya oynama fırsatı bulmaktalar. Beyin araştırmalarına bakıldığında hareketin çocuklarda beyin gelişimi ve sağ-sol loblar arasındaki bağlantıların oluşumunda ne kadar önemli olduğu vurgulanmakta. Bu konu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Harekete yönelik özel desteklenmiş çocukarın zeka testlerinde başarılı oldukları dil gelişimi ve mantık yürütme konusunda da başarılarının desteklendiği bilinmektedir. Şu soru ile sık sık karşılaşmaktayım: Orman okullarında büyüyen çocuklar yerlerinde oturabilirler mi?
Oturabilirler mi peki? Sınıf düzenine uyum sağlayabilirler mi?
Ormanda geniş hareket ortamı buldukları için bu alanda ihtiyaçları yeterince karşılanmış olmakta ayrıca sabah ve öğle çemberlerinde gerektiğinde yerlerinde oturabildiklerini kanıtlamaktadırlar. Orman okullarında yetişen çocuklar kendilerini farklı alanlarda daha iyi tanımaktalar. Bir aktör olarak hayatın/oyunun içinde yer almaktalar. Bedenlerini daha iyi tanıdıklarından sınırlarını ve yeteneklerini de daha iyi tanırlar. İnce ve kaba motor gelişiminde çok ilerdedirler.
Okulu çok merak ederler ve öğrenmeyi merak ederler. Sınıfta sessiz oturabilirler ve ortama çok iyi entegre olurlar. Gerektiğinde geri çekilirler gerektiğinde liderdirler. Başkalarına karşı duyarlıdırlar çünkü ormanda bütün canlılara karşı duyarlı olmayı öğrenirler. Paylaşmayı iyi bilirler. Ormanda içme suyu dahil birçok şey sınırlı olduğu için paylaşmayı çok erken öğrenirler. Hava koşulları onları dayanıklı olmaya motive etmiştir ve hayatta dik dururlar.
Tabii ki orman okullarında da her okulda olduğu gibi mükemmel bir pedagojik rehbere ihtiyaç vardır. Bir toplumun en önemli varlıklarıdır çocuklar. Gelecek nesil toplumun filizleridirler. Çocukluk filizlenme dönemidir. Bu filizlenme döneminden sorumlu olan biz yetişkinlerin çocuklar için yaptığımız ve ihmal ettiğimiz her şey geleceğin toplumunu şekillendirecektir. Her birimiz, yetişkinler, gençler, veliler öğretmenler, tüm eğitimciler bu noktada kendimizi sorgulamalıyız.
“ORMAN OKULUNDA ÇOCUKLUĞUMU YAŞADIM”
Leyla Arıbaş-Stahlschmidt’in üç çocuğu da Hildegard Uhle’nin orman okulu eğitiminde büyümüş. Stahlschmidt çifti, çocuklarının okulöncesi dönemde orman okullarında aldıkları eğitimin onların bugün karar vermede güçlü, sorgulayıcı, özgüvenli, doğayı seven ve doğada aktif olmalarında büyük katkısı olduğunu düşünüyor. Şu an 18 yaşında olan büyük oğulları Yunus, Hildegard Uhlenin yetişkin öğrencilerinden biri. ‘Orman okulları çocukları teknolojiye uyum sağlayabilir mi?’ sorusunun yanıtının tam karşılığıyla ‘evet’ olduğunu ve bu yanıtı kendi yaşamıyla ispatladığını söyleyen Yunus, bilgisayar mühendisliği bölümünde üniversite eğitimine devam ediyor. Orman anaokulunda büyümeyi “Çocukluğumu yaşadım” diyerek tanımlayan Yunus, deneyimlerine dair görüşlerini aktardı: “Orman okulunda geçirmiş olduğum çocukluk döneminin çevremde olup biteni çok çabuk fark etme konusunda etkisi olduğunu düşünüyorum. Doğa, insanı dikkat ve odaklanma konusunda farklı geliştiriyor. Attığınız her adımı bilinçli atmalısınız, aksi takdirde birden bir ağaç köküne takılabilirsiniz. Hayatın ileri zamanlarında bir sürücü kursu eğitimi ile karşılaşabilirsiniz. Bu durumda aracı nereye sürüyorsan o yöne bakmak zorundasın, sağa bakarken sola süremezsin. Ormandaki eğitim bizi hayatı bilinçli yaşamaya hazırlıyor diyebiliriz. Dikkat ve odaklanma konusunda beni çok geliştirdiğini düşünüyorum.”