Okul öncesi eğitimde, aynı anda 2 öğretmenle çift dilli eğitim uygulamasıyla ön plana çıkan Çocuk Üniversitesinin yöntem ve yaklaşımlarına dair Bursa Çocuk Üniversitesi Genel Koordinatörü Derya Türkyılmaz ile konuştuk. “Bursa Çocuk Üniversitesi, çocukların öğrenecekleri, gelişecekleri, paylaşımda bulunacakları ve başarılı olacakları ikinci evleridir.” diyen Türkyılmaz, şunları anlattı: “Alışılmış anaokullarından en büyük farkımız, eğitim sistemimizde tek bir ekole bağlı kalmamamız. Dünyadaki her metodu, ekolü takip edip, müfredatımıza uygun yönlerini alıp sentezliyor ve Çocuk Üniversitesine ait yepyeni bir eğitim sistemini yaratıyoruz. Daha somut ve ayrıntılı anlatmak gerekirse eğitim sistemimiz, çift dilli, yani çift öğretmenli bir sistem. Her sınıfımızda bir okul öncesi öğretmeni, bir İngilizce öğretmeni bulunmakta ve İngilizce öğretmenleri tüm eğitim öğretim saati boyunca İngilizce konuşmaktadır. Bu sayede öğrencilerimize dil öğrenmede suni bir ortam hazırlıyoruz ve yabancı dilleri anadil seviyesine doğru yükseliyor. Dil eğitimine verdiğimiz önemi sanat ve spor eğitimine de veriyoruz. Her branş dersimizin özel atölyesi var ve alanının uzmanları tarafından spor ve sanat derslerimiz uygulanıyor. Müzik eğitimimizde Prodigies programını, Matematik eğitimimizde Mathazone Forest programını kullanıyoruz. Bu eğitimlerimiz dışında öğrencilerimiz yüzme, beden eğitimi, drama, bale, modern dans, satranç, görsel sanatlar, buz pateni, binicilik eğitimi de almaktadırlar. Başarımızdaki en büyük etken, tüm bu etkinliklerin oyun tabanlı olmasıdır. Çünkü mottomuz, oyun oynayan çocuk mutludur ve mutlu çocuk öğrenir. Bu sayede öğrencilerimizin altın çağlarında eğitimlerinin temellerini sağlam bir şekilde inşa etmeye başlıyoruz.”
Canan GÜLEÇ
Okul öncesi eğitim çocuk gelişimi için neden önemlidir?
Anaokulu, ilköğretime hazırlığın yanı sıra, ailenin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. Çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur. Çocuk, akranları ile birlikte yaşamayı, yemek yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi çocuğun tüm gelişim alanlarında altın çağı oluşudur. Bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilmekte hem kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır. Okul öncesi eğitim alan çocukların, almayanlara oranla ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları bilimsel açıdan da kanıtlanmıştır.
Hangi yaşta okul öncesi eğitime başlamak gerek?
Tüm araştırmalar eğitimin temellerinin erken çocukluk döneminde atıldığını göstermektedir. Yaşamın özellikle ilk 3 yılında annenin çocuğuyla birlikte olması çocuğun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını “annenin” karşılaması, çocuğun sağlıklı gelişimi için tercih edilen ve istenen bir koşul olmasına rağmen, günümüzde kadınların iş yaşamında aktif olarak yer alıyor olması okul öncesi eğitimi zorunlu bir ihtiyaç haline getirmiştir. Ailenin çevre koşulları ne kadar iyi olursa olsun çocuğun yaşıtlarıyla birlikte, tamamen çocuğun ihtiyaçlarına yönelik oluşturulan uygun bir ortamda ve uzman eğitimcilerin gözetim ve yönlendirmesi ile temel eğitimini alması, çocuklarımızın gelişimi açısından daha olumlu sonuçlar vermektedir. Bu nedenle biz 3 yaş itibariyle okul öncesi eğitimin başlaması gerektiğine inanıyor, programlarımızı bu doğrultuda hazırlıyoruz.
ANAOKULUNDA YABANCI DİL EĞİTİMİ ÖNEM TAŞIYOR
Okul öncesi eğitimde kreş, yuva, anaokulu gibi farklı tanımlar var. Anaokulun taşıması gereken temel özellikler ne olmalıdır?
Uygulanan eğitim programı çok önemli, Anaokulunu seçerken ailelerin bunu çok iyi araştırması gerekiyor. Uygulanan programların tüm dünyada geçerliliği olan standart eğitim ekollerini, kendi toplumsal değerlerimizle ve beklentilerimizle çok iyi sentezlemesi gerekiyor. Çünkü bu ekollerin bire bir uygulanması sonraki yıllarda sorunlar yaratabiliyor. Her ekolün artıları ve eksileri var. İletişime ve gelişime açık öğretmen kadroları, geliştirilebilen ve etkileşime açık programlar, pedagojik destek, aile ile işbirliği içinde bir yapılanma, güvenli ve sağlıklı fiziksel koşullar gibi pek çok özellik iyi bir anaokulunda aranması gereken niteliklerdir. Bu yaş grubunda dil gelişiminin temelleri atıldığı için farklı bir dile maruz bırakan bir anaokulu olması çocuğun gelişiminde önemli derecede olumlu etki bırakacaktır.
“OYUN OYNAYAN ÇOCUK MUTLUDUR”
Çocuk Üniversitesi’nin alışılmış anaokullarından farkı nedir?
Bursa Çocuk Üniversitesi, çocukların öğrenecekleri, gelişecekleri, paylaşımda bulunacakları ve başarılı olacakları ikinci evleridir. Alışılmış anaokullarından en büyük farkımız, eğitim sistemimizde tek bir ekole bağlı kalmamamız. Dünyadaki her metodu, ekolü takip edip, müfredatımıza uygun yönlerini alıp sentezliyor ve Çocuk Üniversitesine ait yepyeni bir eğitim sistemini yaratıyoruz. Daha somut ve ayrıntılı anlatmak gerekirse eğitim sistemimiz, çift dilli, yani çift öğretmenli bir sistem. Her sınıfımızda bir okul öncesi öğretmeni, bir İngilizce öğretmeni bulunmakta ve İngilizce öğretmenleri tüm eğitim öğretim saati boyunca İngilizce konuşmaktadır. Bu sayede öğrencilerimize dil öğrenmede suni bir ortam hazırlıyoruz ve yabancı dilleri anadil seviyesine doğru yükseliyor. Dil eğitimine verdiğimiz önemi sanat ve spor eğitimine de veriyoruz. Her branş dersimizin özel atölyesi var ve alanının uzmanları tarafından spor ve sanat derslerimiz uygulanıyor. Müzik eğitimimizde Prodigies programını, Matematik eğitimimizde Mathazone Forest programını kullanıyoruz. Bu eğitimlerimiz dışında öğrencilerimiz yüzme, beden eğitimi, drama, bale, modern dans, satranç, görsel sanatlar, buz pateni, binicilik eğitimi de almaktadırlar. Başarımızdaki en büyük etken, tüm bu etkinliklerin oyun tabanlı olmasıdır. Çünkü mottomuz, oyun oynayan çocuk mutludur ve mutlu çocuk öğrenir. Bu sayede öğrencilerimizin altın çağlarında eğitimlerinin temellerini sağlam bir şekilde inşa etmeye başlıyoruz.
KÜÇÜLTÜLMÜŞ SINIFLAR YERİNE DOĞAYLA İÇ İÇE BİR OKUL
Kuruluş aşamasını hatırlayacak olursak, hedefler nelerdi?
Ulusal ve uluslararası düzeyde diğer okulların çok büyük bir bölümünü incelediğimizde de açıkçası hayal kırıklığına uğradık, bu durum bizi daha da heveslendirdi. Çünkü yapacağımız şey eşi benzeri olmayan bir proje olacaktı. Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Gıyasettin Bingöl’ün en büyük hayalini gerçekleştirmek için, kendisinin başkanlığında, çok profesyonel ve heyecanlı bir ekip olarak çalışmalarımıza başladık. Farklı şehirlerde yaptığımız okul incelemelerinde gördük ki, çocuklar küçük diye mekânlar da küçülmüş, o zaman dedik ki biz çocukları doğayla iç içe, farklı yetenek atölyelerinden oluşan, gerek teknoloji, gerek kullanılan materyaller açısından donanımlı, hem ülkemize, hem dünyaya örnek teşkil edecek bir okul açmalıyız. Sonuçta eğitim kalitesi ne kadar yükselirse bu ülke daha iyiye gider bunu çok iyi biliyoruz. Türkiye dışında birçok farklı ülkedeki okulları da araştırdık. Almanya hem eğitim sistemi ve hem anaokulu mobilyalarında ciddi fark yaratıyor. Biz de eğitim konusunda başarılı ülkelerin iyi örneklerini kendi fikirlerimizle birleştirdik. Çivisiz, vidasız %100 çocuk sağlığına zarar vermeyen ürünlerle planladık. Biliyorsunuz yeni nesil çocukların büyük bölümü alerjik ya da astım hastası. Onlar için özel boyalar seçtik, fiziki, bilişsel ve sosyal gelişimleri için ne gerekiyorsa aynı çatının altına Bursa Çocuk Üniversitesine topladık. Bu ihtiyaç aslında kurumsal çalıştaylarımızda yaptığımız bir tespitimizle ortaya çıktı. Çünkü biz, ülkemizin en büyük problemlerinden biri olan yabancı dil edinimini, okul öncesi eğitimde iyi bir temel atarak, çözümlemeliydik ve kolej başarımızı desteklemek için anaokullarımızın kapasitesini arttırmamız gerekiyordu. Bu noktada bu eksiği nasıl giderebilirizden yola çıkarak bir planlamaya gittik, kafamızda projemizin alt metnini çoktan oluşturmuştuk ve bu planlama ile çekirdek bir aileden, 12 kampüsü olan büyük bir aileye dönüştük.
DOĞAL ORTAMINDA İKİNCİ DİL EĞİTİMİ
Sizin uygulamalarınızda en çok öne çıkan özelliğiniz çift dilde eğitim yapıyor oluşunuz. Bu sistemi biraz anlatır mısınız?
Dil eğitimindeki son araştırmalar “öğretmeye” dayanan yabancı dil eğitiminin kalıcı olmadığını, yabancı dil eğitiminde en etkili yöntemin dilin araç olarak kullanıldığı “doğal edinim yöntemi’’ olduğunu göstermektedir. Çocukların diğer dillerdeki yeterliliği dil öğreniminde en başarılı yöntem olarak kabul edilen ‘immersion method’ yani öğrenilmesi istenilen ikinci dili ana dile paralel olarak günlük yaşamda tutarlı bir şekilde konuşulması ile sağlanmaktadır ve Bursa Çocuk Üniversitesinde ikinci dil öğretiminde bu yöntem kullanılmaktadır. Okul öncesi dönemdeki çocukların ana dil gelişimleri hala devam etmektedir. Bu süreçte çocuklara kendi ana dillerini öğrendikleri ve kullandıkları şekilde hedef dili de öğrenebilecekleri ve kullanabilecekleri doğal bir ortam sunmak çok önemlidir. Bu sebeple okul hayatlarının bu döneminde çocuklar için gerekli olan tek şey bu dili konuşan bireylerle iletişim içinde olmalarıdır. İngilizce öğretmenleri ve sınıf öğretmenleri gün boyunca çocuklarla sınıflarda bulunmakta, kendi tema dersleri dışında da öğrencilerimiz ile sürekli İngilizce konuşarak ilgilendikleri için, her iki dili de kullanabilecekleri doğal bir çalışma ortamı oluşturulmaktadır.
Dil eğitiminde kelime bilgisi ve gramer yapısı dışında yabancı bir kültürün tanınmasını da önemsiyorsunuz. Bu kazanımın çocuğa katkısı neler olur?
Bursa Çocuk Üniversitelerinde amaçlarımızdan bir tanesi de çocuklarımızın aynı zamanda dünya vatandaşı olarak yetişmelerini sağlamaktır. İlk adım onların kendi konuştukları dilin dışında farklı bir dilin ya da dillerin de var olduğunu ve isterlerse bu dilleri öğrenip, insanlarla iletişime geçebileceklerini anlamalarını sağlamaktır. Bu sebeple sınıflarımızda program biri Türkçe biri İngilizce konuşan iki uzman öğretmen tarafından uygulanmaktadır. Küçük yaş grubu öğrenciler için bu ilk adım onların açısından çok büyük bir adımdır. Sınıflarında onların anlayamadığı bir dilde sürekli iletişime geçen bir kişinin olmasına başlangıçta direnç gösterebilmektedirler. Zamanla kendi anadilleri dışında farklı bir dili konuşan bu kişinin de sınıfın bir bireyi olduğunu kabullenmeye başlarlar. Çünkü bu kişi de aynı sınıf öğretmenleri gibi onlarla ilgilenmekte ve onlara yardımcı olabilmektedir. Başlangıçta ne demek istediğini vücut dili, jest ve mimikleri ya da kullandığı görseller ile anlayabilirken daha sonra günlük rutin içerisinde kullanılan dil yapılarını ve bu yapıları karşılığı olarak yapılan aktiviteleri kendi ana dilleri ile karşılaştırırlar ve kendilerini hazır hissettiklerinde de hedef dilde iletişime geçmeye başlarlar. Günlük dilde kullanılan dil yapıları hedef dilin kültüründe kullanılan dil yapılarını içermek durumundadır. Farklı kültüre sahip olan bireylerin bizim dilimizi öğrendiklerinde ve bizim kültürümüze ait ifadeleri kullandıklarında bundan memnun oluruz. “Kolay gelsin”, “afiyet olsun”, “geçmiş olsun”, “iyi bayramlar” gibi bizim dilimize ve kültürümüze özgü ifadelerin kullanımı Türkçe öğrenen birinden beklediğimiz ve duymaktan mutlu olacağımız ifadelerdir. Bu olgu dil ve kültürün birbirinden ayrılmasının mümkün olamayacağını ve dil öğrenirken veya öğretilirken bu konunun göz önünde bulundurulması gerektiği düşüncesini desteklemektedir.
Çift dilde anaokulu eğitiminin yurtdışında emsalleri, modelleri var mıdır?
Çift Dilde Eğitim yani “ Bilingual Education” bizim gibi İngilizcenin yabancı dil olarak öğrenildiği pek çok ülke vardır fakat modelleri farklı olabilmektedir. Her ülke içerisinde bu tür bir eğitim uygulamak isteyen okullar kendi eğitim sistemini de dikkate alarak kendileri için en uygun olan modeli tercih etmektedir. Bursa Çocuk Üniversitesi olarak bizler de “Immersion Method” olarak adlandırılan modeli kendi eğitim programımız ile harmanlayarak kendimize özgü bir program oluşturduk. Programda amacımız öğrencilerimizin okul öncesi programda haftalık olarak hedeflenen kazanımları hem kendi ana dilllerinde hem de hedef dilde öğrenmelerini sağlamaktır. Bu şekilde öğrencilerimiz farkında olmadan bu kazanımları öğrenmek için dili araç olarak kullanmaya başlarlar. Yani sadece Türkiye’de değil Dünya’da da eğitim sistemimiz konusunda tekiz.
ÖĞRENCİNİN 5 DUYUSUNA HİTAP EDEBİLMELİ
Ön plana çıkan bir diğer yaklaşımınız da çocukların hafıza kapasitesine dair; kapasitenin tam kullanımı ve geliştirilmesi yönünde nasıl çalışmalar yapmaktasınız?
Bize gelen çocuklar yaş aralığından dolayı çok kritik bir dönemdeler, bu önemli dönemde var olan ışıklarını daha da parlatmak bizim elimizde. Her çocuğun öğrenme şekli ve kapasitesi farklıdır. Bu nedenle biz de oluşturduğumuz özel programımız ile her çocuğa erişebiliyor ve kapasitelerinin farkındalığını oluşturarak en üst derecede kendilerini geliştirmeleri için çalışmalar yapıyoruz. Gidiş yolumuzdaki en önemli kriter öğrencilerin beş duyu organına da hitap etmek. Programda görselliği, işitselliği, dokunarak ve tadarak öğrenmeyi, oyun ile birleştirip kullandığımız için geriye sadece öğrencilerimiz ile keyifli vakit geçirmemiz kalıyor.
Çocukların bireysel potansiyeli ve farklılıklarına dair neler yapmaktasınız?
Her çocuk çok kıymetli bizim için. Onların gelişmesinde ailelerin özverisi kadar öğretmenlerinin verdiği eğitiminde önemi var. Eğitime ilk olarak her çocuğun potansiyelinin ve kişiliğinin farklı olduğunu kabul edip seviyesini kendi kulvarında en üst düzeye çıkarma hedefi ile başlıyoruz. Okullarımızda Rehber ve Psikolojik Danışmanlarımız öğrencilerimizin gelişimlerini yakından takip edip gereken çalışmaları yapmaktadır. Her branş dersini de alanının uzmanı öğretmenler yaptırdığı için sanat ve spor çalışmalarında velilerimiz çocukları için doğru yönlendirme ile gelişimsel süreçlerini sürdürmektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ REKORU
Sınav Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Gıyasettin Bingöl’ün bir tanımı vardı; Bursa’daki çocukların yarısı Çocuk Üniversitesine gidiyor, yarısı da diğer anaokullarına gidiyor. Çocuk Üniversitesi kampüslerini ve öğrenci sayınızı öğrenebilir miyiz?
Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Gıyasettin Bingöl’ün bu konuda yaptığı tespit son derece doğru, Bursa Çocuk Üniversitesi 2 Bağımsız Kampüsü ve Kolejlerimizde yer alan Okul Öncesi sınıflarımızla Bursa’da okul öncesi eğitim sektörüne toplamda 11 kampüsüyle hizmet veriyor. 2020-2021 eğitim yılında ailemize bir yeni kampüs ekleyerek, 12 kampüs olarak eğitime devam edeceğiz. Bundan 7 yıl önce 250 öğrenci ile bir rekora imza atan okulumuz, 2019-2020 eğitim öğretim döneminde 1600 öğrencisiyle Sayın Bingöl’ün deyimiyle biz ve diğerleri kavramına yeni bir tanım getiriyor.
Başka başka kampüslerde olsa da aynı eğitim kalitesini oluşturan disiplinli bir eğitim kadronuz olduğunu düşünüyorum. Öğretmenleriniz ve diğer çalışma arkadaşlarınızdan bahseder misiniz? Nasıl bir ekibiniz var?
Bursa Çocuk Üniversitelerimizde sahip olduğu vizyon ve misyona bağlı olarak; öncelikle çocukları seven, alanında pedagojik formasyona sahip eğitmenlerle çalışmaktayız. Öğretmenlerimizi seçerken sahip oldukları akademik donanım, iletişim becerileri, kişisel gelişim gibi birçok noktada değerlendirme yaparak okullarımızda görevlendirme yapabiliyoruz. Bursa Çocuk Üniversitesini farklı kılan en önemli noktalardan biri personelimizden yöneticilerimize kadar işini keyifle ve heyecanla yapan bir kadrodan oluşmamız.