Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, “Salgın bitse de uzaktan eğitim artık kalıcı olacak. EBA altyapımızı güçlendirdik. Hibrit modelini uygulamaya ilişkin ciddi bir deneyimimiz oldu. Bundan sonraki süreçte hangi derslerin yüz yüze hangi derslerin uzaktan yapılabileceğine ilişkin çalışmalardan sonra yeni yol haritası belirleyeceğiz. Birçok okulumuzun buna ilişkin altyapısı uygun” demiş.
Öğretmenler olarak bizim kanaatimiz ciddiye alınır/ alınıyor mu? Bilmem amma ben yine de kanaatimi yazmak istiyorum. ‘Bizi kimse ciddiye almıyor’, ‘Öğretmeni dinleyen kim?’ gibi bir arabesk bir tutum içinde değilim. Böyle bir tutumun haklı dayanakları olsa da bunu yapmayı kendime yakıştırmıyorum. Bir çeşit mesleki trip olarak değerlendiriyorum.
Gerek kendi okulumdan, gerekse arkadaşlarımın okullarından tespit edebildiğim kadarıyla:
- Öğrencilerin online eğitime devam oranı bir hayli düşük seviyelerde gerçekleşmiştir. Görev yaptığım okulda 9. Sınıflarda yüzde 85 civarında bir devam sağlanmışken, diğer sınıflarda çok daha düşük seviyelerde gerçekleşmiştir. 11 ve 12. Sınıflarda yer yer yüzde 50’nin altına bile düşmüştür. Başka okullardaki arkadaşlarımla konuştuğumda ise bu rakamların çok daha aşağılarda olduğunu görmüş bulunmaktayım. Bir-iki öğrenci ile ders yaptığını söyleyen arkadaşlarım olmuştur. Özellikle 12. Sınıflarda hiçbir öğrencinin katılmadığı dersler vardır.
- Gerek okul/ Öğretmen takibi ve baskısı gerekse veli baskısı ile ders oturumunu açan öğrenciler arasında derse etkin katılım sağlayan öğrenci sayısı sınıf bazında bir elin parmakları kadar olamamaktadır. Derste sorulara cevap veren, ödevleri yapan, soru soran, dersi dinleyen öğrenci çok azınlıkta kalmaktadır. Anlattığımız konuyu tekrar etmek için çocuklara soru sorduğumuzda, soruyu bile dinlemediklerini, ‘hocam ne sormuştunuz’ karşı sorusu ile karşılaştığımızı üzülerek tespit etmek durumunda kalıyoruz. Bir önceki soruyu çözerken anlattığımız konu ile ilgili bir sonraki soruda geçen bir terimi dinlemediklerini görmekten saçımızı başımızı yolmak durumunda kalıyoruz.
- Dönem yaptığımız sınavlarda, çok sınırlı konulardan soru sormamıza, sınav öncesi çalışma sorusu vermemize ve çok kolay soru sormamıza rağmen, derste işlediğimiz konuları sanki işlememişiz gibi cevap kağıtları ile karşılaştığımızı üzülerek tespit etmiş bulunmaktayız. MEB, Ders içi ve ders dışı performans notlarımızla yükselttiğimiz notlardan bağımsız olarak, sınav notlarına bakarak bir değerlendirme yapmış mıdır? Bilmiyorum. Ama yapsa çok iyi olacağı kanaatindeyim. MEB yöneticilerinin, 2. Dönemin 1. Sınavını, e- okula girilen notlara bakarak ötelediklerine dair hüsn-i zann yapmak istiyorum.
Karşımızda gençlerin ve çocukların bulunduğunu düşündüğümüzde, dikkatlerinin çok çabuk dağıldığını, hele ki bilgisayar ve telefon ile bunun çok daha çabuk olabileceğini hesaba katmak zorundayız.
Eğer, ‘Biz ‘Eba’dan ders materyallerini paylaşıyoruz. Eba- Zoom üzerinden öğretmenler ders anlatıyorlar. Eba-TV’den de dersler anlatılıyor. Daha ne yapalım, bizden sorumluluk gitti. Sorumluluk öğrenci ve velidedir’ şeklinde bir tavrımız varsa bu durumda bir milyon öğretmeni istihdam etmeye hiç gerek yoktur.
Her branştan birkaç öğretmen dersleri anlatır. Örnek soruları çözer. Eba’nın sitesinde ve Eba Tv’de yayınlanır. Öğrenci tekrar tekrar izleme fırsatı bulur. Alternatif hocaların anlatımları da yüklenir.
Ya da buna bile gerek yoktur. Youtube gibi video sitelerinde birçok ders anlatan öğretmen videosu, dokümanları var. MEB konuları ve kazanımları ilan eder. Öğrenciler de bu kazanımları çeşitli kaynaklardan araştırır, öğrenir. Merkezi ve online bir sınav yapılır. Başarılı olanlar diplomalarını alırlar. Ayrıca okul binası yapmaya da gerek kalmaz. Böylece maarif bakanı ve bürokratı olmanın herhangi bir zorluğu kalmaz.
Böyle bir şeyi düşünen ama dillendirmeye cesaret edemeyen var mıdır, bilmiyorum. Ama kendi çapımda dillendireyim. Bir yol açmış olayım.