Son Dakika

“Okul geleceğe açılan kapıydı”

Okumak için köyünden kaçan çoban çocuktan, emekli öğretmene uzanan hayat:

  

Okula gönderilmeyen hatta yasal devamsızlık süresini aşan çocukların ailelerine para cezası kesilir! İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 55’inci maddesinde böyle deniliyor. Ancak bu kuralın uygulanmadığı dönemlerde çocuklar, öncelikle köy işlerinin yardımcısıydı; hayvan otlatır, odun taşır, minik elleriyle pamuk toplardı. O çocuklardan biriydi İbrahim Müjde… Harran’a bağlı bir köyde doğmuş, yakınlarda açılan okula giden arkadaşlarına özenerek bakmış, itirazlara rağmen okula gitme arzusundan hiç vazgeçmemiş. Okula gitmek için evden kaçan emekli öğretmen İbrahim Müjde, sorularımızı tevazuyla ve kısacık cevaplasa da kaleme aldığı öykülerinde Yusuf’un gözünden anlatıyor tüm detayları.

 

Söyleşi: Canan GÜLEÇ

 

Öncelikle kendinizi kısaca anlatır mısınız?

1957 yılının sonbaharında Şanlıurfa’nın Harran ilçesine bağlı bir köyünde doğdum. İlkokulu köyde, ortaokulu Akçakale ilçesinde, liseyi Antalya Aksu Öğretmen Lisesinde okudum. Yüksekokulu Isparta Eğitim Enstitüsünde okudum Sosyal Bilgiler alanında okudum. Daha sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinden Tarih Bölümünde lisansımı tamamladım.15 Aralık 1980 tarihinde başladığım öğretmenlik meslek hayatımda sırasıyla Silopi, Zonguldak- Ereğli, Adana-Kozan ve Şanlıurfa’nın il, ilçe ve köy okullarında görev yaptıktan sonra Temmuz 2019 döneminde kendi isteğimle emekliye ayrıldım. 38 yıl 3 aylık meslek hayatımın 31 yılını yöneticilikle geçirdim. Evli beş çocuk babasıyım.

Sizin okulla buluşmanız ilk aşamada daha zorlukları aşarak başlıyor. Kaç yaşında başladınız ilkokula? Okula gitme isteğinize ailenizden nasıl tepkiler geldi?

Çevremizde ilk defa okul 1967 yılının sonbaharında faaliyete geçti, o yıl normalde okul yaşım geçmişti, 9 yaşındaydım. Bize en yakın köyde okul faaliyete geçtiğinde çevredeki çocukların çoğu okula kaydolup devam etmeye başladılar, ancak ben de gitmek istediğimi söylediğimde; maalesef karşı çıktılar ve hayvanlara bakmam gerektiğini söylediler.

O yaşta bir çocuk gözüyle okul sizin için ne ifade ediyordu? Eğitimden beklentiniz neydi?

O yaşta okul demek; bir kurtarıcı, yepyeni ve modern bir hayat demekti. Geleceğe açılan bir kapı demekti. Okuldan beklentim; monoton, sıkıcı ve sosyallikten uzak, stres dolu bir hayattan kurtulmak için bir fırsat olarak gördüm.

“ANLATMAYA KELİMELER KAFİ GELMEZ”

Okula gittiğiniz ilk günü hatırlıyor musunuz? Ne ifade etti sizin için, neler hissettiniz?

Okula ilk gittiğim gün yaşadığım heyecanı anlatmaya kelimeler kafi gelmez. Bir defa gerçekten okula kayıt olduğuma inanamıyordum, çünkü ağabeyim çok katı bir şekilde karşı çıkıyordu ve okulun adını dahi anmama izin vermiyordu. Sanki bir hayal, bir rüya yaşıyordum, etrafıma bakıp sevincimden adeta uçuyordum.

İlkokul hayatınız boyunca ‘başladım okula ama ya vazgeçerlerse, göndermezlerse’ korkusu, kaygısı yaşadınız mı hiç?

Okula çok büyük zorluklarla kayıt olduğum gibi, devam ederken de sürekli okuldan alacaklar korkusunu çok yaşadım. Bunun için sürekli senaryolar yapıyordum kendi kendime ne yapmalıyım diye.

“AĞABEYİMDEN CİDDİ ENGELLERLE KARŞILAŞTIM”

İlkokul bittikten sonra öğrenim hayatına nasıl devam ettiniz?

Bir taraftan yaşım geçiyordu, diğer taraftan da tüm gücümü sarf ederek sürekli ‘başarılı olmalıyım’ diye çabalıyordum, bu yüzden öğretmenin verdiği istisnasız her talimatı, her ödevi eksiksiz yapıyordum ve sonuçta beş yıllık ilkokulu dört yılda tamamladım. Ortaokul için yine aynı şekilde ağabeyimden ciddi engellerle karşılaştım, çünkü ortaokul köyden çok uzak ve ailemizin durumuna göre masraflıydı. Bunun için evden kaçmak zorunda kaldım.

Eğitim hayatınızda sizin okula, öğrenmeye olan bu tutkunuzu heyecanınızı görüp destek olan öğretmenleriniz oldu mu? Neler yaşadınız onlarla?

İlkokul öğretmenim Sayın Hurşit Ener’i hayırla ve saygıyla anıyorum, her alanda desteklerini gördüm, hatta sadece bana değil köyün tüm çocuklarına ve gençlerine destekleri oldu. Hala kendisiyle haberleşiyorum, onun ellerinden öpüyorum. Bize sorumluluk aşıladı, birleştirilmiş sınıfta bizden sonra gelen küçük sınıflara bizi görevlendirip onlara okuma yazma öğretmemizi sağlıyordu. Spor ve sanat gibi güzelliklerle ilk defa o tanıştırdı.

“ÖĞRETMENİMİZİN BİZE ÖĞRETTİĞİ GÜZELLİKLER BİZİ BÜYÜLEMİŞTİ”

Öğretmen olmaya nasıl karar verdiniz?

Bir defa o zamana kadar öğretmenden başka hiçbir kamu görevlisi ya da meslek sahibi ile karşılaşmadık; daha güzel, daha zevkli bir meslek görmemiştik. Öğretmenimizin bize öğrettiği güzellikler bizi büyülemişti. Biz de bir an önce öğretmen olup başka çocukların elinden tutmak için sabırsızlanıyorduk.

Öğretmen olduğunuzda siz de kendiniz gibi eğitime okula koşmak isteyen çocukların hayatlarına dokunabildiniz mi?

Henüz öğretmen olmadan bile birçok aileye, çocuklarını okula göndermeleri için çabalarımız oldu. Öğretmenlik meslek hayatımızda zevkle söyleyebilirim ki; onlarca çocuğun, ya da gencin okula kavuşmasında destek ve çabalarım oldu. Bunlarla karşılaştıkça bu mutluluğu yaşıyorum.

“ESKİ ÖĞRENCİLERİMİN VERDİKLERİ GÜÇ VE MORAL YETER”

Öğrenme tutkunu bir çocukluk size öğretmenlik hayatınızda neler kazandırdı?

Öğretmenlik gerçekten sadece gönülden yapılabilir, zevk almadan öğretmenlik yapılmaz. Görev yaptığım farklı yerlerde daima tüm gücümü kullanarak öğrencilere yararlı olmaya çalıştım. Şimdi her vesile ile beni arayıp hatırımı soran, mesaj yazan öğrencilerim var, kimisi ile karşılaştığımızda onlar bizi tanır ve hürmet gösteriyorlar. Maddi kazancımız belki yeterli olmayabilir ama karşılaştığımız eski öğrencilerimizin bize verdikleri güç ve moral yeter.

Siz çocuklarınızın eğitim alma isteğine, meslek seçimine karşı nasıl bir tutum izlediniz?

Beş çocuğumdan sadece birinin doktor olmasını istemiştim, çünkü yaşadığımız sıkıntıları bari o yaşamasın diye düşünmüştüm, o başarılı bir öğrenci sağ olsun başardı doktor oldu ama maalesef mesleği sevmeden yapıyor, ona hala yanarım. Diğerleri diledikleri gibi okudular. Hatta Kübra kızım; çevrenin tüm baskılarına rağmen halen yurt dışında çalışıyor ve onun doktorası dahil hemen her alanda kendisine desteğim devam ediyor. Ona güveniyorum.

Yaşadığınız bu öğrenme yolculuğuna dair anılarınızı yazmaya başladınız, bu nasıl duygular yaşatıyor size?

İdarecilik hayatımda sistemin bazı sıkıntılarını yaşıyordum, bazı uygulamaların şekilden öte geçemediğini gördükçe üzülüyordum, artık mesleğimden zevk alamaz hale geldiğim için daha yaş haddim dolmadan emekli oldum. Doğrusu ayrıldıktan sonra biraz nedamet duydum, meşgale sıkıntısı da vardı, sonunda içimdeki yaşadığım hatıralarımı yazmamın beni rahatlatacağını düşündüm. Anlaşılan bundan sonra bu benim önemli bir ilacım olacak

 

Çoban çocuklar için komşu köydeki okul ve Hurşit öğretmen bir hayaldi…

Köyde artık bir araya gelen köylüler her fırsatta okulda Hurşit öğretmenin yaptığı güzellikleri bir destan gibi birbirlerine anlatıyordu. Bütün bu gelişmeler yaşanırken yaşı geçtiği halde okula kavuşamayan çocukların kalblerinde büyük isyan fırtınaları kopuyordu. Bunlar okulu çok arzuladıkları halde aileleri tarafından baskı ile uzak tutulan kimselerdi. Bunlar aillerine çobanlık, amelelik veya çift sürme gibi işleri yürütsünler diye okuldan uzak tutuluyorlardı. Bunlar her gün okuldan dönen yaşıtlarının yolunu kesip yaşadıkları yeniliklerden haberdar olmaya can atıyorlardı. Yeni ve güzel şeyler duydukça ailelerine olan isyanları bir kat daha artıyordu.

 

Okulu uzaktan seyretmesi bile yasaklanan Yusuf, şansını denemekten vazgeçmiyor.

Yusuf; kafasında bir plan tasarladı, bu ciddi ve saygın misafire mutlaka ulaşmalı ve ona derdini anlatmalıydı. Artık okul hayali için çok taze ve ciddi bir fırsat görünmüştü,bunu kaçırmamalıydı. Misafir hazırlanıp atına doğru gelirken bu fırsat değerlendirilebilirdi.

Evde yeme içme faslı tamamlandıktan sonra misafir hazırlanıp atına doğru yol alırken; Yusuf’un ailesi birlikte uğurlamaya geldi. Yusuf; tam esnada bugüne kadar içine biriktirdiği duyguyu ağlayarak, misafire anlatmaya başladı… Nasıl başlasam, nereden anlatsam diye kafasında plan kurgulamaya çalışan Yusuf’un ağzından kelimeler birden ağlamaklı bir sesle dökülmeye başladı; “Biliyorsunuz komşu köyde okul açıldı, tüm arkadaşlarım okula gitmeye başladı, ama bana abim izin vermiyor, beni sürekli çoban olarak yapmak istiyor, ben ise okumak istiyorum…Ne olur bana yardımcı olun amca” diye yakarışlar ve ağlamalar…

 

İbrahim Müjde, pamuk tarlasında çalışmak yerine okula kaçarak gidişini anlatıyor; Okuma Aşkı

Yusuf, tüm bu gelişmeleri günlerdir takip ediyor ve kendine göre planlar yapıyordu. İlkokul diplomasını bulduğu bir naylon poşetin içinde muhafaza ediyor ve giyebileceği bir pantolon ile gömleği de hazır tutuyor, ancak dikkat çekmesin diye kimseye göstermiyordu. Planın bir kısmını annesine söylemiş, onun daha fazla üzülmesini, merak etmesini istemiyordu. Çünkü, annesi Yusuf’u kıramıyordu ancak hayatın geçim zorlukları onu frenliyordu, bir yandan da Halil abisinden çekiniyor, kardeşini dövmesinden endişe ediyordu. O gece gözüne uyku girmedi Yusuf’un, küçücük bohçasını yakınında tutuyor ve gelecek kamyonun sesine kulak veriyordu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir