Dünyada bir anda teknolojik ve yaratıcı bir öğrenme devrimi olarak yayılan “Maker (Sen De Yap)” hareketinin eğitim ve ticaret (!) dünyası üzerinde heyecan verici büyük- etkilerini ülkemiz adına da gözlemlediğim kadarıyla anlatmaya çalışacağım. “Maker Hareketi” diye adlandırdığımız olgunun ülkemizde, içeriği, niteliği pek sorgulanmayan, hemen kabul gören ve bir virüs gibi hızla yayılan bir pop kültür trendi haline gelmesi artık kaçınılmazdı. Oysaki küçükken yağ kutusundan oyuncak yapan annem de ona motor takmayı öğreten babam da daha da ötesi bu topraklarda var olup üreten herkes çok önceden ve hala birer üretken, yapıcı en genel tanımıyla “Maker”dı. En başta eğitim teknolojileri sonrasında pazar-kapital sektörün de bundan payını alacağını biliyorduk. Tuhaf bir şekilde, çocuğumuzun robot –kod-oluşturma –üretme merakı olmadığını kabul edememe sürecinde dayatıcı olmak ve birtakım eğitim kurumlarını zengin etmek, gerçek maker tanımı ile ne kadar buluşuyor bilemiyorum. Ve bir heykeltıraş –teknoloji ve tasarım öğretmeni ve aktif olarak 4 senedir naçizane içinde bulunduğum bu hareketin -belki başkalarının da çoktan gözlemlediği dile getirdiği- eleştirel noktada en başta kendimden başlayarak bir takım olgulara değinmek istedim.
Kavramların önemli olduğuna inanarak belli başlı kavramları ele alarak kısaca maker hareketini özetlemek isterim. Maker köken itibariyle İngilizce Make (yapmak) kelimesinden türemiş “Yapan, yapıcı” anlamına gelmektedir. Bakınız TDK: yapıcı /sıfat
1. sıfat Yapan, oluşturan, ortaya çıkaran, meydana getiren |
2. Önemli ve yararlı işler yapan “İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı.” – Y. Z. Ortaç |
3. Olumlu “Yapıcı fikir. Yapıcı eleştiri.“ |
4. isim Yapı ustası |
Ülkemizde neden “Yapıcı” değil de “Maker” kelimesi olarak ele alınır, bu sorunsalı da dil bilimcilerimize bırakıyorum. Gelelim işlerin ülkemizdeki renginin nasıl değiştiğine. Ülke olarak günümüz Türkiye’sinde, — bilhassa özel eğitim kurumları noktasında- farklı ülkelerin farklı robot kitleriyle “Maker Hareketi” tanımıyla birleştirilip kapital bir ağa dönüştürülmüş halini izliyoruz. Eğitim – ekonomi- pazar üçgeni, bunu seven ve her bir şeyi satmaya çalışan insanlarla dolu olduğu için, tüm ebeveynlerin artı öğretmenlerin de tüketicisi olduğu büyük bir pazar yaratıldı. Pastanın dilimlerini yiyenler tabi ki kendi ülkeleriyle sınırlı kalamazdı. Sonuç? Çok değil yakın dönemde kafasını ne yöne çevirse maker- stem eğitmen eğitimiyle karşılaşan biz öğretmenler- veliler bu işi öğrenmeliyiz dedik. Tabi sonraları pazara karşı bazı sesler de yükseldi:
“Özgür Eğitim-Sen Basın Yayın İl Sekreteri Mehmet Ökmen, Çorum’da düzenlenen Maker Eğitmen Eğitimi’ni eleştirdi. Çorum’daki eğitimin bir Alman firmasının pazarlama ve tanıtım etkinliğinden ibaret olduğunu belirterek, yurt içinde herhangi bir fabrikada üretilmeyen, Türk insanının istihdam edilmediği, direkt ithal edilen bir ürünün tanıtımının yerli üretim-yerli malı seferberliği ile bağdaşmadığını bildirdi. Konu ile ilgili yazılı bir açıklama yapan Mehmet Ökmen, şu görüşlere yer verdi; “Şehit Emin Güner Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde 5 günlük Maker Eğitmen Eğitimi yapılmıştır. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) tarafından finanse edilen proje uyarınca yapılan eğitime ağırlıklı olarak Bilişim Öğretmenleri ve Bilsem Öğretmenleri gönüllülük esasıyla seçilmiştir. Öncesinde içeriğini bilmediğimiz, sadece Robotik Eğitimi olacağı söylenen eğitim maalesef bir Alman firmasının pazarlaması olmuştur. Birçoğumuzun çocukluğumuzdan tanıdığı Alman markası geliştirdiği Robotik Eğitim Kiti’nin kullanımı, faydaları, proje ile nasıl tedarik edilebileceği eğitimini bir hafta boyunca vermiştir. Bu ürün yurt içinde herhangi bir fabrikada üretilmemiş, Türk insanı istihdam edilmemiştir. Yani direkt ithal edilen bir üründür. İşin daha da acı noktası, Devletin tüm imkânları kullanılarak, devletin kurumu tarafından hazırlanan proje, yine bir devlet kurumu tarafından finanse edilmiş, derslerini bırakıp gelen devletin 30’a yakın öğretmenine, yine devletin öğretim görevlisi tarafından, bir hafta boyunca, eğitim adı altında reklam ve pazarlama faaliyeti yapılmıştır. Ve bunun için, Alman firmasının cebinden tek kuruş TL, Euro, USD çıkmamıştır. Aynı zamanda bu durum, neden teknolojide batıyı yakalama çabamızda, on yıllardır istenen düzeye gelemediğimizi de açıklamaktadır. Ülke menfaatlerini ve çıkarlarını korumak, gözetmekte sorumlu olan yöneticilerin bu türlü faaliyetlerinde daha titiz, daha dikkatli davranmaları dileğiyle.’’ / Çorum Haber Gazetesi
Hal böyle iken istihdam hadi biz niye üretmedik noktası bir tarafa en berbat kısım eğitimde kendi gerçeğimizi kabul edememek oldu. İşin gerçeği Maker hareketinin tekelini hiçbir kişi veya kuruluş sahiplenmedi. İnsanlar, yaşamlarının üretim noktasında olduğu gibi, gelişen olgular ve imkânlar sonucu dünyanın farklı köşelerinde aynı anda evlerinde teknolojiyi üretken kıldılar. Bunu yapmaları için de hiç kimse onları zorlamadı ve belirli bir formatta ilerlediklerini de sanmıyorum. Öte yandan bütün gün bireylere daha da kötüsü çocuklara robot programlatın, yazılım üretin dayatıcılığının bireye sağlayacağı kalıcı faydanın ne olduğu gerçekten tartışmaya açıktır. Oysaki yüksek sesli eleştiriler devam ediyordu:
“2018 yılı itibarıyla 81 vilayetin tümüne yakınında kodlama, robotik adı altında temelsiz çalışmalar devam ediyor. Bu yapay çalışmaların ana ekseni şu: Her öğrenciye kodlama öğretilmeye çalışılıyor. Ancak bu temelsizdir. Sadece arabayı kullanma öğretiliyor. Direnç, diyot, kondansatör, bobin, entegre nedir öğretilmeden kopya kodları entegreye yüklemeyi öğretmek fayda sağlamaz. Japonlar, ilkokul çocuklarına önce basit devreleri kurduruyor. Bizde devre kurma becerisi üzerinde duran yok. Hazır kartlara kopya edilmiş kodları yüklemek, bunu anlamadan yapmak hiçbir patent/buluş sağlamaz. 30 yıl önce tüm okullara DOS ile çalışan bilgisayarlar kuruldu, 5 yıl sonra da çöpe atıldı. 2000’lerde yeniden bilgisayar dersi için sınıflar oluşturuldu. Bunlar da 2010’larda çöpe atıldı. Zira ortaokul ve liselerden temel bilgisayar dersleri kaldırıldı. Bilgisayarı iyi seviyede bilemeyen çocukların kodlama öğrenmesi bir fayda sağlamaz. Assembler, Basic, C gibi dilleri bilen öğretmenler okullara sokulmadığı için fen, matematik, teknoloji tasarım, vb. öğretmenleriyle kodlama öğretilmeye çalışılıyor. Sadece arabayı kullanmayı bilen kişiler robot yapar. Ama bu aygıtın bir motoru bozulduğunda arızanın nerede olduğunu teşhis edemez. Gerçekten kodlama dillerini bilen öğretmen sayısı binde 1 seviyesindedir. Sadece 2-3 robot yaparak patent, buluş, Ar-Ge, inovasyon pencereleri açılmaz.Siyah beyaz TV’yi, Beta videoyu, VCD’yi, DVD’yi, plazma TV’yi, LCD TV’yi, LED TV’yi aldık… Ortaya buluş çıktı mı?200 kadar üniversitemizin bir tanesi bile yerli işletim sistemi, kodlama dili üretebildi mi? Sırbistan, İsrail, Finlandiya, İtalya gibi ülkeler fırladı gitti. Bugün her okula giren Arduino kartları 2005’te iki İtalyan mühendis üretti. Şimdi dev bir şirket oldular… Bizde devasa şirketler var ama hâlâ eğitim amaçlı bir kart üretilmedi… Kodlama, robotik, STEM ilk önce modern mesleki teknik liselerde başlamalıdır. Milyonlarca dolarlık kaynak harcanarak her okula kodlama setlerinin alınması gaflettir. Kendini kandırmadır…” / Miilliyet Gazetesi-Abbas Güçlü
Bir süre sonra hazır robotlarını satın alıp hazır kodlarla beslenen öğrenciler beraberinde yarışmalar, eşe dosta dağıtılan ödüller, bununla övünen ebeveynler, Maker’lığı yalnızca Robotlar ve Arduino’lar ve Raspberry’ler ve Makey Makey’ler ve bir sonraki “ürün” ya da yarışmanın gerekliliği şartı neyden ibaretse o zanneden öğretmenler, setleri satılsın diye bedava ödül dağıtan firmalar, bilgisayara bağımlılaşıp üretmeyi sadece hazır kod zanneden öğrenciler… Mevcut hükümeti-devlet desteğini ,sistemi arkasına alıp hemen hemen her yerde robot –proje ödülü kazanan bununla övünen mesleki eğitmenler… Tasarımdan uzak, yaratıcılığı sıfır projeler… Koca bir teknoloji nesli oluşturmanın muazzam gururu ile tabletlerimizi dağıtabiliriz.
Ebeveynseniz çocuğunuzun- öğretmen iseniz öğrencinizin -Maker olmasını gerçekten ama gerçekten mi istiyorsunuz?
Bu konuda kararlı mısınız?
O zaman bence onun kişisel sevdiği alanı bulun kalbine dokunun, o zaten üretecektir…
Değilse zorlamayın.
Tam bu noktada Debbie Chachra ‘ ın müthiş makalesi seslensin hepimize:
‘’I am not a maker. In a framing and value system is about creating artifacts, specifically ones you can sell, I am a less valuable human. As an educator, the work I do is superficially the same, year on year. That’s because all of the actual change, the actual effects, are at the interface between me as an educator, my students, and the learning experiences I design for them. People have happily informed me that I am a maker because I use phrases like “design learning experiences,” which is mistaking what I do (teaching) for what I’m actually trying to help elicit (learning). To characterize what I do as “making” is to mistake the methods—courses, workshops, editorials—for the effects. Or, worse, if you say that I “make” other people, you are diminishing their agency and role in sense-making, as if their learning is something I do to them.’’ Debbie Chachra/ Olin Faculty of Engineering
‘’Ben yapımcı değilim. Bir çerçeveleme ve değer sisteminde, eserler yaratma, özellikle de satabileceğiniz olanlar hakkında, daha az değerli bir insanım. Bir eğitimci olarak, yaptığım iş her yıl yüzeysel olarak aynı. Bunun nedeni, tüm gerçek değişimin, gerçek etkilerin, bir eğitimci olarak aramda olması, öğrencilerim ve onlar için tasarladığım öğrenme deneyimleri. İnsanlar bana bir yapımcı olduğumu mutlu bir şekilde bildirdi çünkü “tasarım öğrenme deneyimleri” gibi ifadeler kullanıyorum; bu, aslında öğrenmeye yardım etmeye çalıştığım şeyler için yaptığım şeyi (öğretiyor) yanlış yapıyor. Yaptığım şeyi “yapmak” olarak nitelemek, dersler, atölyeler, başyazılar gibi yöntemlerdeki hataları yanlış yapmaktır. Ya da daha kötüsü, diğer insanları “yaptığım” dersem, öğrenmelerini kendilerine yaptığım bir şeymiş gibi kendi akıl yürütmelerini ve duyumsal rollerini azaltıyorsunuz.’’ Prof Dr. Debbie Chachra/Olin Mühendislik Fakültesi
Maker Hareketi
Genel olarak “Kendin Yap” (Do It Yourself – DIY ) kültürü ile teknolojiyi birleştiren bir akım olarak nitelendirilir. Tüm dünyada aynı zamanda Make Magazine’in yayıncısı ve Make Media’nın kurucusu olan,2006’da hem dergiyi hem de ilk Maker Faire’i kurduran Dale Dougherty, “Maker hareketinin babası” olarak anıldı. Dale Dougherty‘nin tanımına göre, “Maker ruhunun” temelinde rekabet yerine paylaşım,para yerine yetenek,yoğun ezber bilgi yerine deneyim vardır.Ülkemizde ise hareketi yaymaya çalışan Türkiye’nin ilk ve en büyük inovasyon topluluğu Makers Türkiye’nin kurucusu ve aynı zamanda kurguladığı teknoloji programları ile 1,5 senede 12.000 gencin ve 500’e yakın yetişkinin teknoloji ve girişimcilik eğitimi almasını sağlayan Ongun Tan oldu.Tüm dünyada Maker’ların yaptıkları işleri sergiledikleri bir de Maker Panayır’ları(Maker Faire) yapılıyor. Maker panayırları genelde ücretsiz ya da çok düşük ücretle, insanların ailece gelebileceği ve üretilen projeleri inceleyebileceği ya da satın alabileceği, satabileceği ortamlardır. Dünya da ilk maker faire ABD’de MAKE dergisini çıkaran Maker Media tarafından yapılmıştır. Maker Faire markasının sahibi Make Media’nın düzenlediği en büyük panayırlar olan Bay Area ve New York Maker Faire’lerine, 2013 yılında yaklaşık 200.000 kişi katılmıştır. Yine 2013’te dünyanın 98 şehrinde Mini ve Normal olmak üzere 2 farklı tip maker faire yapılmıştır. Türkiye’de ise ilk Mini Maker Faire, Istanbul Mini Maker Faire olarak adlandırıldı. 12-13 Kasım 2014 tarihinde, Turkcell Teknoloji Zirvesi ev sahipliğinde, Haliç Kongre Merkezinde yapıldı. Yaklaşık 100 proje sergilendi, 5000’den fazla kişi ziyaret etti.
Maker Türleri:
Maker türleri : (Self-learner) Kendi kendine öğrenen Maker
(Do It Yourself) Kendi yapan Maker
(Promaker) Ürettiğini iş olarak kullanan Maker
(Educator) Eğitimci Maker
(Enterpreneur) Girişimci Maker
Kaynakça:
https://makercity.com/team/dale-dougherty/
http://www.makeracad.com/?page_id=652
https://makersturkiye.com/maker-hareketi-nedir/
http://www.corumhaber.net/guncel/maker-egitmen-egitimine-elestiri-h88842.html
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/abbas-guclu/teknolojiyi-tuketen-degil-ureten-2804711/
https://www.theatlantic.com/technology/archive/2015/01/why-i-am-not-a-maker/384767/
Mustafa Kasar/Heykeltıraş/Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni