Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, dördüncüsü düzenlenen Microsoft Eğitim Teknolojileri Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, teknolojinin insanlığı çok büyük ölçüde kendi tekamülü içerisinde zenginleştirdiğini, güzel hedefler ortaya koyduğunu, ancak teknolojiyle araçlarda çok zengin ama amaçlarda fakir bir yönelime doğru gitme riski bulunduğunu dile getirdi. Bu konulardaki eleştirilerin olumsuz algılanmamasında yarar olduğuna işaret eden Selçuk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Teknolojinin doğa, insan ve kültür üzerindeki etkilerini gözden geçirirsek, bunun kontrol edilmesinin çok önemli olduğunu ifade edebiliriz. Zira bu çok kolay bir şey değil. Çünkü bir diyabetik duruma yol açabilecek kadar teknolojinin haz ve arzu merkezli bir etkisi var. Dolayısıyla bu arzudan ve hazdan kaynaklanan istek nedeniyle teknolojiden zarar görme olasılığımız yüksek. Kolayca kontrol edilebilir bir şey olduğunu düşünmüyorum, örneğin aşırı kullanım sonucunda ortaya çıkabilecek zararların özellikle çalışılması gerekiyor. Bu çalışılmadığı takdirde çocukların hizasının bozulması söz konusu olur. Çocukların hizasının bozulması, insanlığın hizasının bozulması anlamına da geliyor.”
Bakan Selçuk, eğitim düzeyi yükseldikçe obezite, çevre kirliliği, silahlara yatırım, teknolojinin öldürme gücünün artmasının bir şeylerin yanlış yapıldığı anlamına geldiğini, bunu düzeltmenin yine eğitim marifetiyle olacağının söylenebileceğini belirtti. Bir eğitim sisteminden söz ediliyorsa, muhakkak bir felsefeden söz etmek gerektiğinin altını çizen Selçuk, şöyle devam etti: “Eğer bir felsefe kurmazsak, ortak bir dil inşa etmiş olmayız. Felsefeyi kurduğumuzda ortaya çıkacak ortak dil, ortak bir anlam, ortak bir ideal, ortak bir gelecek perspektifini de besleyecektir. Bizim 2023 vizyonuyla ortak payda üzerinden bir mutabakat sahası inşa etme girişimimizi hassasiyetle vurgulamakta yarar var. Vizyon doğrultusunda yapmak istediğimiz temel şeylerden biri de şu; meseleye bir sistem bütünü olarak bakmak istiyoruz. Çünkü eğitim bir kurumdur, sistemdir ve alt bileşenleri vardır. Milli Eğitim Bakanlığı da onlarca alt sistemi olan bir kurumdur ve bütün bu alt sistemlerin senkronize bir şekilde birlikte değerlendirilmesi ihtiyacı var. Her bir alt sistem bir matris üzerinde ele alınır ve hangi sistemde ne tür değişiklik yapılırsa diğer alt bileşenler bundan nasıl etkilenir sualinin cevabı ortaya konulursa, Milli Eğitim Bakanlığının geleceği için bir karar destek sistemi oluştururuz. Bu karar destek sistemi üzerinden de kendi politikalar üretmesi mümkün olacaktır.”
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, kararların veriye dayalı alınmasının önemine dikkati çekerek, yönetimin veriye dayalı olması için bir yazılım altyapısı ve öncelikle de düşünsel altyapı gerektiğini dile getirdi. Ayrı bir teknoloji bölümü açmadıklarına değinen Selçuk, “Bizim için teknoloji suyun içine giren şeker gibidir yani sistemin içine sızması gereken ayrı bir araçsal kategori olarak olmaması gereken bir nesnedir. Bundan dolayı teknolojinin çok sıradan, doğal, normatif bir şekilde hatta öğrenciler, öğretmenler tarafından kullanılmasını beklemek bizim işimiz. Bir faaliyet içinde teknoloji iletişiminden ziyade yapılan işin kendisinde araçsal bir nitelik içeren bir bakış açısına ihtiyacımız var teknolojiyle ilgili olarak.” dedi.
– “Birikimi çocukların göz ışıltısını artırmak için istiyoruz”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, vizyon dokümanının temel argümanlarından birini de “aktörlerin, zamanın, mekanın ve eşyanın birlikte dönüştürülmesine ilişkin bir bakış açısı” şeklinde açıklayarak, şunları söyledi: “3 yıllık bir takvim ilan ettik, hangi işleyiş gerçekleştirilecek paylaştık. Bakanlık olarak bunu paylaşmak gibi bir zaruretimiz yoktu, biz özellikle istedik. Çünkü topluma bir taahhütte bulunmak istiyoruz. ‘Biz şu ay, şu sene, şu yıllar içerisinde şu faaliyetleri hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Lütfen buna şahit olunuz, bunu birlikte başarabiliriz.’ diyoruz. Yoksa hiç hedef koymaksızın ‘Bakalım ne olacak?’ düşüncesiyle bir şey yapmak bizim taahhüdümüzün sahiciliğini zayıflatır. ‘Bakanlıkta ne yapılıyor ve ne yapılacak?’ sorusu aslında çok net. Beklentiler, tamamen takvim doğrultusunda oluşturulduğundan herkesin rahatlamasını bekliyoruz. Çünkü çocuklar için, toplum için bir sürpriz yapmak istemiyoruz. ‘Geçen hafta böyleydi, bu hafta böyle olacak.’ gibi bir durumla karşılaşsın istemiyoruz insanlarımız.”
Paydaşların bir araya getirilmesini planladıklarını ifade eden Selçuk, katılımcılara “Eğitim sisteminde yıllar içerisinde yapılacak dönüşümler konusunda hazırlıklıyız ve bu konuyla ilgili Türkiye’nin fazlasıyla birikimi var. Hatta öylesine birikim var ki erişemediğimiz kurum ve kişiler bazen sitem ediyor, ‘Bizim de heyecanımız var, biz de bir şey katmak istiyoruz.’ diyor. Lütfen birikiminizi bizimle paylaşın çünkü biz bu birikimi çocukların göz ışıltısını artırmak için istiyoruz, doğmamış çocuklarımıza olan vebalimizi yerine getirmek için yapıyoruz.” şeklinde seslendi.
– “Teknolojiye dayalı meslekler iş gücünün yüzde 50’sini oluşturuyor”
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu da dijital odaklı eğitim veren ülkelerde çocukların problem çözme, yaratıcılık ve çözüm becerileri geliştirmelerinin öncelikli hale getirildiğini belirterek, dünya ekonomisine yön veren şirketlerin, kurumların çıktığı ülkelerin bu becerilere sahip nesillerin yetiştiği ülkeler olduğunun altını çizdi. İnovatif toplum, daha güçlü ekonomi hedefleniyorsa, güncel öğrenme modellerinin eğitim sisteminde yaygınlaştırılması ve teknoloji okur yazarlığının artırılması gerektiğini belirten Kansu, “Araştırmalara göre yeni mesleklerin neredeyse tamamı bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik konularıyla yakından ilişkili. Bugün teknolojiye dayalı meslekler iş gücünün yüzde 50’sini oluşturuyor. Bu oranın 10 yıl da yüzde 77’ye çıkması bekleniyor.” diye konuştu. (AA)